6 Eylül 2016 Salı

ÇİN ÖYKÜLERİ-YEN-CHİH

YEN-CHİH 16 yaşındaki Yen- Chih yaşıtları evlenmiş olmasına rağmen henüz evlenmemişti. Çünkü onun ailesi bilge bir aile değildi. Komşusu Wang adlı kadın ise evlenmiş, kocası dışarıya iş için gitmişti. Kadın da fırsattan ifade evlenmezden önce de gönül eğlendirdiği Hsü adında bir adamı evine alırdı. Günün birinde Wang ve Yen-Chih birliktelerken oradan geçmekte olan Ou adında bir bilge geçer. Yen-Chih gözünü bu adamdan alamaz. Bu adam evlenip dul kalmış biridir. Wang kızın ona baktığını gördüğünde onun için bu adama ulaşacağını söyler. Ama aradan uzun zaman geçer. Wang dediğini yapmamış, Yen-Chih’de yataklara düşüp günden güne erimektedir. En sonunda Wang Hsü’ye olan biteni anlatıp Ou ile konuşmasını ister. Ancak Hsü bundan yararlanıp gece kendisini Ou olarak tanıtıp kız istememesine rağmen ısrarla kızın odasına aldırır. Kız ise bunu kabul etmez ancak babasıyla gelip düğün gününde buluşabileceklerini söyler. Hsü kıza askıntılık yapar ve kendisiyle tekrardan görüşeceklerine dair söz olarak zorla bir terliğini alır. Ancak bu terliği sonradan kaybeder. Terliği bulan Mao adında biridir. Bu adam da Wang’aya ısrarla asılan ama hep ret alan biridir. Bu adam da Yen-Chih ile gönül eğlendirmek için gece evlerine gider ancak yanlış odanın penceresinde konuşunca kızın babası Pien durumu fark eder ve kavga etmeye başlarlar. Kavga esnasında baba ölür. Kız çığlıklar içindedir. Soruşturma açılır. Başta kız Wang’ın başını belaya sokmamak için ondan bahsetmez. Sonra Wang’ın da işin içinde olduğu anlaşılır ama Wang Yen-Chih’i ahlaksız olmakla suçlar. Derken bu süreçte Yen-Chih hapse atılır. Ou, Wang ve Hsü işkenceden geçirilir. En sonda tüm olanlar iyice anlaşılıp, Hsü memuriyetten atılır. Mao ölüm cezasına çarptırılır ve Yen-Chih ile Ou’nun evliliğine karar verilir.

5 Eylül 2016 Pazartesi

Ferenc Herezeg-Bizans

Oyun İstanbul Fatih tarafından kuşatılırken, o bölgedeki ve saraydaki insanların imparator Konstantinle olan ilişkisini ele alır. Saray halkının çoğu gizliden gizliye fatihe destek verir ve konstantinin kesin yenilgisini kabul edip bundan sonraki süreçte kendileri için çıkar yollarını aramaktadırlar. Kimisi imparatoru yakalayıp fatihe teslim edip onun gözüne girmeyi düşünmekte, kimisi de Fatihe savaşta gizlice yardım edip savaştan sonra kendi yerini sağlamlaştırmaya çalışmaktadır. Ancak bunların hiç biri imparatorun yanında bunu belli etmemektedir. İmparatoriçenin kendisi bile kendisini fatihe hazırlamaktadır. Saraya fatihin elçileri gelir. Bu elçiler arasında onun sultan Ahmet de vardır. İmparator Konstantin tüm halkının saray hanedanı da dahil olmak üzere Fatihi desteklediğini görüp ihanet içerisinde olduklarını gördüğü için bu elçileri öldürtür. Bunun üzerine Fatih saraydan hiç kimseyi hayatta tutmaz herkesi öldürtür.

Ferenc Molnar-Pal Sokağının Çocukları

Pal sokağının çocukları ve diğer bitişik mahalledeki çocuklar kendi aralarında kendi dünyalarını kurmuş, kendilerine kurallar uydurmuş bambaşka bir dünyada yaşıyor gibidirler. Pal sokağında oturanlar Pal sokağı çocuğu olarak adlandırılmakta, bunların kendilerine ait yeşil kırmızı bayrakları, başkanları vardır. Bu sokaktaki her çocuğun belli bir rütbesi vardır. Üsteğmen, asteğmen, çavuş, yazman… Diğer mahalledekiler de kırmızı gömlekli olarak adlandırılmakta ve onların da aynı şekilde kendilerine ait komutanları ve erleri bulunmaktadır. Bu iki çocuk grubu birbirine düşmandırlar ve her iki grubunda kendine ait alan ve sınırları vardır. Bu sınırları aşmak birinin diğerine savaş açması demektir. Pal sokağı çocukları arasında Nemeçek denen sıska, cılız bir çocuk vardır ki aralarında er rütbesinde olan tek çocuk odur ve orduların tüm ayak işlerini o yapar ve herkes tarafından küçümsenir. Günün birinde kırmızı gömleklilerden Pastor adı verilen çocuk Nemeçek’in oyuncağını çalar ve böylece bu savaş sebebi olur. Her iki taraf da anlaşarak savaş için ortak kurallar koyar. Bu arada Nemeçek Pal sokağı çocuklarından Gereyb’den şüphelenir ve onu takip eder. Ve anlaşılır ki Gereyb onlara karşı ajanlık yapmaktadır. Ancak Nemeçek onları gözetlerken yakalanır ve suya batırılma cezası alır. Böylece Nemeçek çok kötü hastalanır. Buna rağmen Nemeçek tekrardan düşman ordusunun içine atılır ve cesaretle onlara karşı koyup Gereyb’i herkesin gözü önünde casusluğu dolasıyla yerin dibine batırır ve düşmanının hayranlığını kazanır. Ama o günden sonra da hastalığı artar ve yatağa düşer. Bu arada iki grup arasında savaş başlar. Stratejiler yapılmış, özenle tasarılar hazırlanmıştır. Pal sokağı çocukları kırmızı gömleklilerin kimisini kulübeye kilitlemiş ama tam kırmızı gömleklilerin lideri onları kurtaracakken Nemeçek ortaya çıkar ve onu engeller.ve kahraman ilan edilir. Ama baygın hale yatırılır. En sonda da hastalığa dayanamaz ve ölür. Böylece kendi birliğinin ölmez bir kahramanı haline gelir.

Von Kleist-Micheal Kohlhaas

Micheal Kohlaas kendi halinde yaşayan iki çocuk sahibi, adalet ve hak düşkünü biri olarak tanınan bir at tüccarıdır. İyi beslemiş atlarını komşu kentte satmaya götürürken bölgenin kontu diğer kente gidişi için yasal olmayarak pasaport ister ve onun atlarını orda alıkoyar. Micheal bir uşağını orda atların bakımını yapması için bırakıp bir pasaport çıkartmak için geri döner. Ancak aradan birkaç gün geçtikten sonra uşağı neredeyse ölü bir halde çiftliğe geri döner. Uşak orada iyice dövülmüş, atlar tarlalarda çalıştırıla çalıştırıla oldukça zayıflamışlardır. Olanları tam olarak anlayabilmek ve uşağının yaptığı herhangi bir yanlışlık yüzünden olanların gerçekleşmemiş olduğunu anlamak için Micheal, uşağını detaylı bir sorgulamadan geçirir. Ama anlaşılan şudur ki Trolka baronu keyfi gücünü kullanıp tüm bu haksızlığı yapmıştır. Bunun üzerine kendisi şatoya gider ancak çok kötü muamele görür. Micheal hakkını aramak için mahkemeye dava açar. Ancak kendisine hiçbir şekilde geri dönüt verilmez. Tüm yasal mercilere başvurur ancak kendisine gelen cevap atlarını gidip oradan alması ve meseleyi tamamen kapatması yoksa başının derde gireceğidir. Baronların hem mahkemede hem de elektör Prensle akrabalık bağı olması Micheal için işleri zora sokmaktadır. Micheal çaresizlik içinde kıvranmakta ne yapacağını bilememektedir. Karısı kendisinin mahkemeye gidip onun adına başvurmanın daha yararlı olacağını söyler. Micheal bunu kabul eder. Ancak karısı birkaç gün içerisinde oradan çok kötü bir muameleyle döner ve hastalanır. Birkaç gün içerisinde de ölür. Bunun üzerine Micheal çocuklarını uzak bir kasabadaki akrabalara gönderir ve tüm çiftliği satar. Bütün uşaklarıyla beraber baronun şatosuna gider ve şatoyu ateşe verir. Şatodaki pek çok insan ölür. Mallar talan edilir. Ancak baron oradan kaçmayı başarır. Micheal her tarafa başına gelen olayları anlatan ve baronun kendisine verilinceye dek köylerin ateşe verileceğini bildiren yazılar astırır. Bunu gören halkın kimi ona destek olur. Kimi de yakılan köylerden ganimet almak için bu birliğe destek olur. Böylece Micheal’ın gücü artmakta ve daha büyük alanları ateşe verip dehşet yaratmaktadır. Üzerine askeri birlik ve ordular da gönderilir ancak Micheal’ın gücü epey büyüdüğü için onu yenemezler. Martin Luther kendisine karşıt yazılar astırınca, Micheal onunla gizlice görüşür. Onun aracılığıyla elektör Prens ve diğer hükümet büyükleri Micheal’ın önerisiyle barona karşı dava açılıp kendisi ve yandaşlarına da af çıkartmak koşuluyla, Micheal birlikleri dağıtır ve hükümetle görüşmelere başlar. Hükümetle görüşmeler devam ederken Micheal’ın adına bir grup tekrar köy yakmalara saldırmalara başlar. Bunun üzerine hükümet kendisine karşı kuşkulanır. Micheal’da hükümetin kendisine verilen sözleri tutmayacağını anladığından bu birliğe bir mektup yollar ve tekrar kendilerinin lideri olacağını söyler. Ancak bu yazışma hükümet tarafından ele geçirilir ve Micheal idama mahkum edilir ancak bununla beraber baron 2 sene hapis cezası alır. Böylece Micheal ölüme giderken hakkını almış olmanın rahatlığıyla hayata gözlerini kapar.

Mikszath-Konuşan Kaftan

Osmanlı sultanı hâkimiyeti bölgesindeki ve Tatar Türklerinin çoğunlukta olduğu bölgeye yakın bir Macar kenti sürekli olarak Türklerin akınına uğramaktadır. Bu durum bazen kentin ileri gelenlerinin kaçırılıp sonra fidye istenmesi ya da kadınların kaçırılması şeklindeydi. Bazen de aracı hiçbir şey olmadan doğrudan yüklü miktarda mal ve para istenirdi. Bu yüzden bu şehre başkan olan herkes ya öldürülür ya da kaçırılırdı. Bunun doğal sonucu olarak da kimse başkan olmak istemezdi. Günün birinde belediye konağında başkan seçimi yapılırken orada geçmekte olan Mihaly Lestyak adında delikanlı onların sözüne karışır. Kimileri ona bu karışmadan kızsa da konuştukları ilgi çekici olduğu için onu da meclise alırlar ve Lestyak belediye başkanı olarak seçilir. Lestyak’ın babası da bir terzidir. Lestyak başkan olur olmaz hemen onlarca öküz ve tay aldırır. Hepsini de bir güzel süsler. Sonra da sultan Mehmet’le evlenmek isteyen kızlardan en güzel 4 tane seçeceğini söyler. Tüm bu işleri yerine getirdikten sonra Lestyak saraya yollanır. Zor da olsa Sultan Mehmet’in karşısına çıkar. Getirdiği mücevher ve tüm hediyeleri gösteren Başkan sultanın ilgisini çekememiştir. Ama Sultan Lestyak’ın getirdiği kızları görünce canlanır. Sultan kendisinin ne istediğini sorunca Lestyak, bulundukları kentte Türkten güç sahibi birinin oraya atanmasını ister. Çünkü bu şekilde onların korumasına sığınacak olup akınlardan bertaraf edeceğini düşünmektedir. Ve ikinci olarak da kendilerinden sonra Sultandan ricada bulunacak olan düşman yan kentlilerin ne dilerse dilesinler dilediklerini yerine getirmemesidir. Sultan birinci dileklerini yerine getirebileceğini ama ikincisi için kesin olarak yerine getireceğine dair söz verir. Sonradan öğrenilir ki komşu kenttekiler onların kentine bir Türk kurulunun kurulmasıymış. Sultan da dileklerini yerine getirmeyeceğine dair söz verdikleri için kendisinin isteği de yerine getirilmez. Ancak kendilerine süslü bir kaftan hediye edilir. Başkan bu işten dolayı kenti epey bir zarara uğratmış olur. Bu arada sultana vermiş olduğu dört kızı biri olan Czinna oradan kaçıp başkana geri gelir. Ama başkan kasabaya döndüğünde kendisini iyi şeyler beklemediğini bildiği için kızın kılık değiştirerek oradan kaçmasını ister. Geri döndüğünde kendisi hapsedilir. Yeniden düşman askerleri kasabalarına gelip onlardan mal ve para istediklerinde Lestyak’ı hapisten çıkarıp kaftanı giydirirler ve düşman askerlerinin bulunduğu yöne gönderirler. Yolda Lestyak Czinna ile karşılaşır. Czinna Lestyak’ın düşman içine girmesine razı olmaz. Kaftanı kendisi giyer ve düşmanın liderinin karşısına çıkar. Kaftanı gören türk hemen kaftan etekliğini öper ve buyurun der. Czinna ise hemen buradan gitmeleri ve bir daha bu kasabayı rahatsız etmeyin der ve kasaba bu beladan kurtulur. Lestyak kaftanı alarak kasabaya geri döner ve kaftanın gücünü anlatır. Böylece Lestyak yeniden başkan olur ve bir daha kasabaya hiçbir akınıncı gelemez. Gelen herkes kaftanı görünce hemen geri çekilir. Böylece Lestyak çok ün salan muktedir bir lider olmuştur. Üstelik Lestyak Czinna ile evlenmek de istemektedir. Günün birinde Lestyak’ın babası kasabalarına gizlice gelen iki gezgin için bu kaftanın aynısı dikmek ister. Gizlice kaftanı geceleri alıp bu kaftanın aynısını yapar. Ve onu gezginlere yüksek miktarda paraya satmak üzereyken kendisinin ve gerçeğin arasında hiçbir fark olmadığını düşünüp gerçeği gezginlere verir. Ve paraları alır. Sonraki günde yine kasabaya akıncılar gelir ve bu sefer de Lestyak’ın babası kaftanı giyip düşmanı savurmak ister. Ama baba başı kesilmiş halde atın üzerinde kasabaya gönderilir. Çünkü kaftanın üzerinde Şeyhülislamın mührü yoktur. Bunun üzerine işler kızışır ve buna sebep olan kişinin Czinna olduğu ortaya çıkar. Ve idam cezasına çarptırılır. Czinna tam idam edilmek üzereyken atlılar gelip onu kaçırır. Bu kişilerin Lestyak ve adamları olduğu düşünülür. Lestyak ve Czinnadan bir daha haber alınamaz. Ve gerçek kaftan bu olaydan 200 yıl sonra o kasabaya bir antikacının elinde geri döner. Ama kaftanın artık bir değeri kalmamıştır.

17 Ağustos 2016 Çarşamba

Yıkıntılar-Volney

Kitap bir adamın düşte gördüğü bir periyle başlıyor. Adam periye türlü türlü sorular sorar. Peri de cevap verir ve adamı göklere çıkarıp tüm insanlığı gözünün önüne serer. Peki insanların neden sürekli savaş halinde olduğunu, kötülüklerin kaynağını, devletin toplumun ortaya çıkışını, dinlerin ortaya çıkışı ve tarihini gibi tüm sorulara cevap verir.

Candide-Voltaire

Candide güzel bir şato yaşamaktadır. Sarayda Pangloss adlı bir öğretmen baron ve Cunegonde adlı güzel bir kız vardır. Candide bu kıza aşıktır. Kızın erkek kardeşi onun bu yakınlaşma isteğin duyunca onu şatodan attırır. Pangloss’un düşüncelerine göre her şey olabilecek en iyi yetkinlikte yaratılmıştır ve böylece bu dünya olabilecek en iyi dünyadır. Ama Candide saraydan kovulduktan sonra başına türlü işler gelir. Önce kaçırılır, zorla asker yapılır. Savaşa katılır. Daha sonra ordan kaçar, dilencilikle karnını doyurmaya çalışır. Sonra bir yere köle olarak götürülür. Türlü türlü işkencelerden geçer. Yamyamların eline düşer. Kızartılıp yenilme tehlikesi atlatır. Eldoradaya gider orada yaşamın tüm zevklerini zahmetsizce alabilir, ancak o Cunegonde’yi bulmak ister o yüzden oradan ayrılır. Yolda yine aynı şekilde defalarca kandırılır dolandırılır, oradan getirdiği elmasları çalınır. Aynı şekilde Pangloss, baron ve onun tanışmış olduğu herkes de benzer felaketler yaşamıştır. Cunegonde’nin şatosu saldırıya uğrar, kız defalarca tecavüz edilir, bıçaklanır, köle olarak ele geçer, işkence görür ve nihayetinde tüm güzelliğini yitirir. Pangloss önce asılma tehlikesi atlatmış , aç susuz kalmış. Ülkeden ülkeye gitmeye zorlanmış en sonunda da kendisine sürekli dayak atan bir efendinin yanındadır. Yaşlı kadın, Candidenin satın aldığı köleler…. En sonunda tüm bunlar uzun yıllar ve dalgalanmalardan sonra İstanbulda buluşurlar. Ve Candide artık Panglossun yetkinlik düşüncesine katılmaz ve bahçemizi kendimiz yeşertmeliyiz der. Pangloss ise daha önce söylemiş olduğu için bu düşüncesini savunmaya devam edeceğini söyler.

12 Haziran 2016 Pazar

Moliere-Hastalık Hastası

Argan adlı bir adamın Angelique ve lousion adlı iki kızı ve bunların da Beline adlı bir üvey anneleri vardır. Baba hastalık konusunda takıntılı olup, sürekli hastalıktan şikâyet eder ve sürekli ilaç alır. Hatta işi öyle bir noktaya vardırır ki büyük kızı Angelique’yi kendi doktorunun akrabalarından yine doktor olan biriyle evlendirmek vasıtasıyla evin içinde devamlı bir doktor bulundurarak kendi hastalığıyla devamlı ilgilenen birini bulacağını düşünmektedir. Ancak kız başka birine aşıktır ve onunla gizli bir ilişkisi vardır. Baba ise dediğim dedik biridir ve bunu yapmayı ister. Bu arada üvey anne kızları evlendirmek yoluyla hemen onlardan kurtulup babanın mirasına koymayı düşünmektedir ancak Argan kadına delice aşık ve onun da kendine aşık olduğunu düşünmektedir. Angelique’nin amcası ise olan biteni bildiğinden ona yardım etmeye çalışır. Babasının ikna etmeye çalışırken küçük bir oyun oynamayı önerir. Baba ölmüş gibi yere serilir ve amca çığlıklar atar. Beline içeri girer ve bunu görünce sevinir ve bu adamdan kurtulduğuna şükrettiğini söyler. Sonra Angelique içeri girer. Babasının ölü zannedince dövünür, çığlık atar ve babası yaşasa kendisinden ne isterse istesin yapacağını söyler. Bunun üzerine baba kalkar ve kendisini gerçekten seven kişinin kızı olduğunu görür ve onu sevgilisiyle evlendirir.

16 Mayıs 2016 Pazartesi

BİR KERE SONBAHARDA-MAKSİM GORKİ

BİR KERE SONBAHARDA Nataşa adında 17’lerinde yoksul ve kimsesiz bir kız bir fırıncıda çalışır. O sıralar orada bir sevgili edinir. Bu erkek arkadaş onu başkalarıyla aldatan biridir. Kız bir gün bu erkeği başka bir kızla görür ve ona kızıp küfürler savurur. Bunun üzerine erkek arkadaş onu çok kötü döver, saçlarından dahi sürükler. Bunun üzerine oradan ayrılan kız yalnız başına kalmıştır. Olay üzerinden 3 gün geçmiştir. Ve kız açlıktan ölme durumuna gelmiştir. Bakkalın birinin ön tarafını kazıp içeri girerek ekmek çalmayı planlayan kız bu sırada yani yeri kazarken kendisiyle aynı durumda, kimsesiz olup açlıktan ölme noktasına gelmiş bir çocuk görür. İkisi beraber kazma işine girişirler, derken bu sırada kızın aklına kilidi kırma düşüncesi gelir. Hep beraber kapı kilidini kırıp içeri girerler ve içerden bir ekmek alıp karınlarını doyurmaya çalışırlar. Ekmeği aldıktan sonra kıyıda yan yatmış bir sala sığınırlar. Sal içerisinde kız hikâyesini çocuğa anlatır ve erkeklere olan nefretini dile getirir. Ama kısa bir süre sonra ona sarılmasını ister derken onu öpücüklere boğar ve çocuğa ağlama senin tüm işlerini düzelteceğim der. Kızın bu yumuşak öpüşleri çocuğu yumuşatır. Sabah olduğunda vedalaşıp ayrılırlar. Daha sonraları her ne kadar çocuk bu kızı her yerde aradıysa da onu bir türlü bulamaz.

YİRMİ ALTI ADAM VE BİR KIZ-MAKSİM GORKİ

YİRMİ ALTI ADAM VE BİR KIZ Çörek imalatçısı olarak bir Bodrum’da 26 tane erkek işçi çalışmaktadır. Bu bodrumun üstünde 3 katlı bir bina vardır ve 2.katta içinde sadece kadınların çalıştığı bir işleme atölyesi vardır. Bodrum’daki işçilerin çalıştığı yer olabildiğince kasvetli, güneş görmez, çalışanları ise: robotlaşmış sürekli bir çalışma ve sosyal hayat ve toplumdan uzak bir yaşantı sonucu artık kendilerini iyice dışlanmış olarak görmektedirler. Ellerindeki tek avuntu 2.katta hizmetçi olarak çalışan 16 yaşındaki Tanya’nın her gün oraya gelip kendilerinden çörek almasıdır. Bu kız adeta onların hayat ışığıdır. Çünkü kendileri kadının da ötesinde hiçbir insanla doğru düzgün bir ilişki yoktur. Tanya ise 16 yaşında ve çok güzel bir kızdır. Yan taraflarında da bir fırın vardır ancak çörekçilerin yaşam kalitesi onlarınkinden de düşük olması sebebiyle onlarla da pek bir ilişkisi yoktur. Bir gün Fırıncıların şefi sarhoş yakalandığı için işten atılır ve onun yerine başka bir şef getirilir. Bu şef eski bir asker, çok yakışıklı ve kadınlar hakkında da oldukça deneyimli biridir. Bu adam sürekli çörekçilerin yanına gelir ve kadınlarla olan ilişkilerin başarısından v e kadınların kendisine karşı olan şehvetinden bahseder. Buna daha fazla dayanamayan çörekçilerden biri ne yaparsa yapsın Tanya’yı tavlayamayacağını söyler. Bunun üzerine adam kendilerine 2 hafta içerisinde bu kızı kendine bağlayacağını söyler. Çörekçiler için gergin bir bekleyiş başlamıştır. Çünkü kendi biricikleri önemli bir sınavdan geçmektedir. Ancak bu süre sonunda askerin Tanya’yı tavladığı anlaşılır. Bunun üzerine adamlar askerin yanından gelen Tanya’nın etrafını sarar ve onu çok kötü söverler. Bunun üzerine Tanya oradan kızmış bir şekilde ayrılır ve bir daha çörekçilere görünmez. Çörekçilerin de zaten monoton ve kötü olan yaşamları, Tanya’nıda hayatlarından çıkmasıyla büsbütün bir felaket haline gelmiştir.

TEFECİ GOBSECK-HONORE DE BALZAC

Öyküde Gobseck adında bir tefeci vardır ki, para ve mal sahipliği onun için her şey demektir. Özellik de altın onun için gücü simgelemektedir. Bu yüzden de kendisi sürekli mal birikimi yapar, tefecilik de olabildiğince karlı yollara sapmaya çalışır. Bu tefecinin de neredeyse tek dostu olan bir avukat vardır. Bu avukat daha önce batmakta olan bir kont ailesine, devlete açtığı mülk geri alma davasını kazanmak yoluyla onları iflastan kurtarmıştır. Ancak bu ailedeki anne yani Kontes, anlaşılana göre kocasından olmayan çocuklara da sahiptir. Kocası çocukları bildiklerinin çocukları olmadığını öğrendiğinde mirasını kendi öz çocuğuna devrettirecek bir vasiyet hazırlamak istemektedir. Bu yüzden de kendisinin ve kocasının sahip olduğu elmasları Gobseck’e getirerek belirli bir süre sonunda geri almasını sağlayacak bir anlaşma imzalar. Ki daha sonra istediği vakit bu elmasları alıp zenginliğini korusun diye. Ancak kont bunu duyar ve Gobseck’e gelip elmasları geri ister. Ancak paragöz Gobseck için böyle bir şey mümkün değildir. Avukatın da aracı olmasıyla orta yolu bularak belirli bir ücret karşılığı senet vererek elmasları geri almayı düşünmektedir. Bu arada Kont hastalanmıştır. Bu yüzden de avukattan kendilerine uğrayıp vasiyeti almasını istemektedir. Kont yatağa düşmüştür. Karısı onun vasiyetinden haberdar olduğu için, onu avukata ulaştırmamak için her şeyi yapar. Avukat çoğu kez kontu görmek ve vasiyeti almak için onlara gider. Ancak kadın onun avukatla görüşmesine izin vermez. En sonunda kont yanındaki küçük çocuğuna bir paket verip bunu gizlice avukata götürmesi gerektiğini söyler. Ancak anne, oğlu babasının yanından çıkar çıkmaz onu sorguya çeker. Bu arada Gobseck’de hastalanmıştır. Ölüm döşeğindedir. Tam ölmek üzereyken de geride bıraktığı o kadar mal mülkü ne yapacağını bilemez. Avukatı çağırtır ve tüm malı daha önceden karşılaşmış olduğu bir kıza bağışlar. Doktor kızı arar, zor da olsa bulur. Kont ailesi ise artık Gobseck olmadığı için borçlu değildir.

TOP OYNAYAN KEDİ MAĞAZASI-HONORE DE BALZAC

Guilamme ailesi, önceden beri süregelen gelenekte ama o sıralarda yok olmaya yüz tutmuş, müşterileri çekmek için dükkân yapılarına ilginç resimleri çizen anlayışa göre bir top oynayan kedi figürü çizilmiş eski bir yapıda yaşarlardı. Madam ve Mösyö Guilamme adeta paraya tapar, biriktirir ve çok da lükse düşkün olmayan insanlardı. Bu ailenin Augistie ve Virginie adında iki kızı vardı. Bu evde ayrıca dükkan işlerine bakan 3 tane de çırak vardır. Madam ve Mösyö Guilamme oldukça sert, disiplinlidir ki kızları ve çırakları adeta onların yanında rahat nefes bile alamaz. Bunun doğal sonucudur ki kızlar evde kalıp, dış dünyadan habersiz bir yaşantı sürmektedirler. Kızlardan küçük olanı Augustine 18, büyüğü de 28 yaşındadır. Günün birinde Theoder adında bir sanatçı ve ressam o dükkanın önünden geçer ve Augistini görür. Henüz genç, taze ve saf kızı gören ressam bu kıza aşık olur. Her gün dükkanın önüne gelir onu seyreder ve dükkanın tasvirini çizer. Kendisine olan ilgiyi fark eden Augistine de ona karşı boş değildir. Bu arada Mösyö ve Madam büyük kızlarını çırakları Lebas’la evlendirmek istemektedir. Bunu Mösyö özellikle ister çünkü kendisi de henüz bu dükkanda çırakken şimdiki karısının ailesi onu bu kadınla evlendirmiştir. O da şimdi aynı şeyi kendi çırağına yapmak ister. Ancak Lebas küçük kıza aşıktır. Baba onun kızına olan aşkını bildiğini ve onu evlendirmek istediğini söyler. Ancak ortada bir yanlış anlaşılma vardır. Babanın bahsettiği kız Virginie, çocuğun anladığı Augistine. Derken yanlış anlaşılma düzeltilir. Augistinin ressama aşık olduğunu öğrenen Lebas, Virginiyle evlenmeye karar verir. ama Augistinin ressamla evlenmesi sıkıntılıdır. Çünkü onu ressamla evlendirmek Mösyö ve Madam’ın ilkeleri dışında kalır. Ancak Mösyö’nün sahip olduğu şan ve şöhret, mal mülk ve İmparatordan kazandığı Baronluk onları bu evliliğe ikna eder. Böylece Lebas Virginiy’le, Theoder’de Augistine ile evlenir. Augistine ve Theoder’in evliliğinin ilk yılları adeta mutluluk yumağı gibidir. Ancak sonraları her şey değişmeye başlar. Çünkü kadın ve ressamın zevkleri doğal olarak uyuşmaz. Daha doğrusu kadın ressamı yüksek ruh olarak tanımlar. Ve kendisi bu ruhu anlayamayacak biridir. Kendisini cahil hisseder. Kadın aile yaşamında eve hapsedilmiş olup dünyadan bihaber olmasının cezasını çeker. Bu yüzden de kendini geliştirmeye, kitap okumaya başlar ancak kendisinde bir değişim duyumsayamaz. Ressamın hayran olup kendisine gittiği bir kadının yanına gider, kocasının sevgisini nasıl kazanacağı konusunda akıl ister. ancak işler yine düzelmez. Daha da berbat olur ve en sonunda 27 yaşında bu kadın hayata gözlerini yumar.

11 Mayıs 2016 Çarşamba

Kafkas tutsakları-xavier de maistre.

Kafkas tutsakları Bir ordugâha komutan atanan binbaşı, ordugâha gider. Yolda onun bu gidişinden haberdar olan çeçen çeteleri onların yollarını kesip daha sonra fidye istemek için onu esir alır. Olayın ardından kurtulmayı başaran binbaşının himayesindeki bir asker onun peşinden onu kurtarmak için gider ancak o da esir edilir. Asker her ne kadar onların güvenini kazanmaya çalışsa da fidyenin kabul edilmemesi sonucu, asker ve binbaşının öldürülmesi kararlaştırılır. Çeçenlerin sefere çıkmasını fırsat bilen asker komutanın da yanına alıp oradan kaçmayı başarır.

Sibiryalı kız

Sibiryalı kız İşlemiş olduğu bir suçtan dolayı eski asker olan Lopulof Sibirya’nın ücra bir köşesine sürülür. Adam orada karısı ve kızıyla beraber yaşamaktadır. Praskovi(kız) anne ve babasını kurtarmak için kendilerinden çok uzakta bulunan imparatora yalvarıp suçu affettirerek sürgünü kaldırmak istemektedir. Ancak kızın böylesi tehlikeli bir yolculuğa çıkmak için anne ve babasını ikna etmesi gerekmektedir. Kızlarının gitmesini istemeyen anne baba en sonunda eğer izin vermezlerse kızlarının, kendilerinden habersiz olarak gitme tehditleriyle karşı karşıya kaldıklarından kızın yolculuğuna izin verirler. Praskovi bu yolculukta pek çok tehlikeyle karşı karşıya kalmaktadır. Kimi zaman bir dilenci kılığına girer, kimi zaman yaşayabilmek için karşılaştığı insanların merhametine ihtiyaç duymaktadır. Ancak Praskovi çok sağlam inancıyla önüne çıkan tüm engelleri aşmaktadır. Yolculuğunda karşılaşmış olduğu insanların yardımıyla en sonunda imparatorun karşısına çıkar ve dileği kabul edilir. Ve en sonunda daha önce vermiş olduğu sözü yerine getirerek kendisine çok yardımı dokunan bir manastırda rahibe olur ve hayatına manastırda gözlerini kapatır.

Dr Jekyll ve Mr Hyde-Robert Stevenson

Noter olan Utterson bir akrabası olan Enfield’le beraber sürekli yürüyüşleri çıkar, Londra’da gezerlerdi. Yine bir gün gezerlerken Enfield ona geçen yolda gördüğü bir olayı anlatır. Adamın biri yolda hızla geçer, küçük bir çocuğa çarparak arkasına bakmadan kaçar. Bunu gören Enfield hemen adamın peşine düşer, onu yakalar. Ve getirtir. Adamın yüzünde korkunç bir nefret uyandırıcı izlenim vardır. Adam kendisini affettirmek için para vermeye razı olur ve onları Dr Jekyll’e ait bir evin önüne getrir. Bu durumdan da anlaşılır ki o adam bu doktorun asistanı olan Mr Hyde’dır. Bunu anlayan Utterson endişelenir. Çünkü Dr Jekyll kendisine bıraktığı bir vasiyetnamede eğer ki kendisi ortadan yiterse tüm mirasını bu adama bırakacağını söyler. Ortadan yitme şartı da noterin kafasını karıştırmaktadır. Bu arada doktorun arkadaşı olan Lanyon ise Dr J’nin etik olmayan araştırmalar yaptığını ileri sürerek kendisinden biraz soğumuştur. Derken günün birinde Londra’da yaşanan bir cinayet gündem olmuştur. Cinayete tanık olanlar ise cinayeti işleyenin elbiseleri kendisine oldukça bol gelen, kısa boylu ve nefret uyandırıcı bakışlı biri olduğunu söylerler. Bu tarif edilen Mr Hyde’dir. Bunun üzerine noter oldukça endişelenir. Ve Dr Jye gider. Vasiyetnameyi sorar ve Mr hydenin kötü biri olduğunu söyler. Dr j ise kendisinin gerçekleri bilmediğini, olanların tamamen farklı olduğunu söyler. Derken Dr j artık evden çıkmaz olmuştur ve ayrıca kimseyi de yanına almaz, yüzünü bile hizmetçilere göstermez olmuştur. Ara ara efendilerini gizlice gözleyen hizmetçiler, gördükleri kimsenin efendileri olmadığını, sesini değişmiş olduğunu söylerler ama eve giren çıkan başka kimse de olmamıştır. Bunun üzerine hizmetçiler noteri çağırır. Noter Mr Hydenin gelip Dr J yi öldürdüğünü düşünmektedir. Noter kapıyı kırar ve içeri girdiğinde Mr Hydenin yerde ölü hale uzandığını görür. Odada bir mektup bırakmıştır. O mektuptan anlaşılırk i Mr Hyde ve Dr j aynı kişidir. Dr j keşfettiği bir karışımla kötü ve iyi yanını ayırt eder hale gelebilmiştir. İlacı içtiğinde hem ruhen hem bedenen değişip Mr Hyde dönüşür. Mr Hyde ye dönüştüğpünde de Mr Hyde onun saf kötü tarafı olduğundan sürekli kötü şeyler yapar. Böylece cinayeti de işlemiş ,daha başka kötülükler de yapmıştır. Ancak zamanla ilacın etkisi artmış, artık durduk yere Mr Hyde dönüşmeye başlamıştır. Üstelik de elinde değişimi sağlayan malzeme de kalmamıştır. Ve böylece kendi sonunu kendi hazırlamıştır.

Pierre ve Jean-Maupassant

Pierre ve Jean seçkin Roland ailesinin iki çocuğudur. Biri avukat, diğeri ise doktordur. Doktor olan, yani Pierre, Jean’a göre daha hoppa biridir. Pek çok iş değiştirir, pek çok çalkantı yaşar. Jean ise ideal çocuktur. Avukat olmuş, ne yaptığını bilen, tuttuğunu koparan biridir. Görünüş olarak da bu ikisi arasında çok fark vardır. Biri esmer, diğeri sarışın ve alımlı bir delikanlıdır. Baba Roland etliye püflüye pek karışmayan kendi halinde, balıkçılığa da oldukça meraklı biridir. Yan komşuları ise Madam Rosemilly denen dul olmasına rağmen oldukça güzel, genç ve albenili bir kadındır. Ki zaten her iki çocukta da bu kadını elde etmeye karşı bir yarış içindedir. Günün birinde bu aileye bir mektup gelir. Mektupta Baba Roland’ın eski bir dostu olan Marechal adında birinin ölüm haberi ve onun vasiyeti vardır. Vasiyette oldukça yüklü bir varlığın Jean’a bırakıldığı söylenmektedir. Aile her ne kadar bu eski dostlarının iyi niyetinden böyle bir şey yaptığını düşünse de, Pierre bu durumdan kuşku duyar. Mirasın sadece Jean’a bırakılması tuhafına gider. Bu yüzden de bu adamın hayatını, hayatlarına nasıl girdiğini anne ve babasına sorarak araştırma yapar. Annesini, kendisi bu adamın hayatını araştırmasından sonra bir ürperti sarar. Bu ürperti ve heyecanı fark eden Jean, kendisinin yakın dostu olan bir eczacının da fikir vermesiyle Jean’ın başka bir adamdan olması ihtimalini düşünür. Bu arada ev halkının tüm ilgisi Jean’a doğrulmuştur. Herkes onunla ilgilenip, onun ele geçireceği mirasla neler yapacağını konuşur. Madam Rosemilly artık kendisini görmezden gelir. Jean açıkça bu kadınla ilgilenmekte ve onunla evlenmek istemektedir. Bu durum Pierre’nin sinirini bozmaktadır. Barda çalışan bir kızla ilgilenmeye başlayan Pierre görür ki bu kız kardeşinin mirasa konduğunu duymuş ve açıkça kendisine hakaret edip kardeşine olan ilgisini gösterir. Pierre bu kıskançlık krizlerine dayanamaz. O evden başka eve taşınmak ister. Kendine uygun bir yer de bulmuştur. Ancak görür ki annesi ve Jean daha önceden kendisinin beğenmiş olduğu tutmuştur. Bu arada Pierre kuşkusu hakkında annesine karşı iğneli konuşmalar yapar ve görür ki annesi onun bu tavrına karşı kendisini geri çekmiş, üzgün ve ondan kaçar bir tavırdadır. Bu durum ise kuşku ettiği şeyin gerçekliğini kanıtlar. Yani Jean’ın gerçek kardeşi olmadığı ve asıl babasının mirasını ona bıraktığını. Bu durum Pierre’yi çok rahatsız etmekte ve tüm aileden özellikle de annesinden soğukmaktadır. Bütün aileyle olan ilişkisi bozulmuş, eve nadiren gelip, anne babasıyla hiç konuşmaz hale gelmiştir. En sonda ailece yaptıkları bir geziden dönerlerken Jean’la bir tartışma yaşarlar ve o ara her şeyi Jean’a anlatır. Konuşulanları dinleyen anneleri ise ağlayıp kendini yatağa atar. Annesiyle konuşan Jean, bunun doğruluğunu onaylar. Annesi olanları itiraf etmiş, kendisinin Bay Roland’ı hiç sevmediğini her şeyin onun yüzünden olduğunu söyler. Başta ne yapacağını, ne tepki vereceğini bilemeyen Jean, sonradan her ne olursa olsun annesini destekleyeceğini onun yanında olacağını söyler. Ama Pierre onlar için sorundur. Onu aradan çıkarmaları gerekmektedir. Pierre ise artık bu evde ailesiyle daha fazla kalamayacağını düşündüğü için babasının da tanıdıkları vasıtasıyla büyük bir gemide doktorluk işi elde eder ve gemiye yerleşerek ailesinden uzaklaşır. Tabi ki de tüm bu olanlardan Baba Roland’ın haberi yoktur.

4 Mayıs 2016 Çarşamba

THERESE İLE LAURENT-1-2--GEORGE SAND

THERESE İLE LAURENT-1 Therese, zengin bir bankacı adamın genç bir kadını ayartması sonucu doğan bir kadındır. Annesi daha sonra bu bankacı tarafından kendi çalışanlarından biriyle evlendirilir. Doğan kız yani Therese ise başlarda babasının bakımı altındaysa da daha sonra yetimhaneye verilmiştir. Bankacının bu ilişkisi ve annesinin varlığı kendi ailesi için tehdit oluşturacağından yaşananlar gizli olarak kalmaktadır. Böylece Therese, sonradan dışlanmış bir ilişkinin ürünü olarak anne ve babasından uzak yetişmiş ve kişiliği buna göre şekillenmiştir. Therese’nin babası kendisini zengin bir Kontla evlendirir. Therese ‘de kocasını sevmektedir. Ancak daha sonra ortaya çıkmaktadır ki bu adam başka bir kadınla evlenmiş olup gönül eğlendirmek için onunla birlikte olmuştur. Bu sahte evlilikten de bir çocuk doğar. Ancak çocuğun babası yani kont onları terk eder ve asıl karısına döner. Kontun gerçek karısından çocuğu olmadığı için Therese gelir ve kendisiyle ve çocuğuyla beraber yaşamak ister. Gururu incinen ve acılar çeken kadın bunu kabul etmez. Bu durum sonucunda kont çocuğu kaçırır. Sonradan Therese haber alır ki yolculukları sırasında bu çocuk ölmüştür. Böylece Therese acı dolu bir yaşantı süreci geçirmiştir. Üstelik de evlenme ve çocuk sahibi olduğu dönem kendisinin 16 yaşında olduğu dönemdir. Öykünün başlarında Therese tek başına yaşayan bir sanatçı ve ressamdır. Kendisi aynı zamanda 28 yaşında alımlı ve ilgi çeken ve tek başına da yaşadığı için çoğunlukla dedikodu kaynağı olan bir kadındır. Kendisinin Laurent adında meslektaşı da olan yakın bir dostu vardır. Laurent özgür ve hızlı yaşayan biridir. Ama onun bu bağımsızlığı Theres’e âşık olmayı engelleyemez. O Therese’le yakınlaşmayı çok istese de bunu pek başaramaz. Çünkü Therese aşka kapalı bir kutu gibidir. Daha sonraları Laurent kendisine portresini yaptırmak isteyen ve sonra da Therese’nin adresini soran ve daha sonraları oraya sık sık giden Richard’In kendisiyle ilişki yaşadığını düşünür. Yine Richarda onun yakınlarında gören Laurent kıskançlık krizine girer ve bu kriz aşkını ona itiraf etmeye sürükler. Therese ise başlarda bunu inkâr eder ama Laurent en azından Richard’ın kendisinin aşığı olduğunu söylerse kendisine karşı olan duygularında bir sönme olacağını söyler. Kadın çaresiz kalır ve itiraf eder. Ancak daha sonra duygularının körelmesi gerekirken Laurent’in aşkı daha da büyür ve artık dayanılmaz bir hale gelir. Kıskançlık ve acı içerisinde kıvranan Laurent Richard’la konuşur ve en sonunda gerçeği öğrenir. Richard Therese’nin babasının arkadaşıdır ve yine Richard onun tüm hikayesini bilir. Tüm bildiği şeyleri yani Therese’nin başından geçen her şeyi Laurent’e anlatır. Tüm bunlar üzerine Laurent’in aşkı ona duyduğu acıma duygularıyla da birleşince sevgisi dayanılmaz bir hale gelir ve Therese ile konuşur. En azından arkadaş ve yakın bir dost olarak kalmak ister. Ancak zamanla ilişkileri normal bir arkadaşlıktan öteye gider. En sonunda Therese daha fazla dayanamaz ve kendisiyle özel bir ilişki yaşayabileceğini söyler. Böylece aralarında sevgili bağı kurulmuş olur. Başlarda ilişkileri sağlıklı bir şekilde gelişse de sonraları Laurent ile olan ilişkileri bozulur. Çoğunlukla aralarındaki konuşmalar tartışmalardan öteye gidememektedir. Bu sıkıntılar içerisinde İtalya ya gidip biraz toparlanmak isterler. Ancak Laurent ona sert davranmaktadır. İtalya’da durum daha da kötüleşmektedir. Richard İtalya’ya onları ziyarete gelir. Laurent onları çoğunlukla yalnız bırakır ve Richardın kendisini sevmesinin bir mahzuru olmadığını söyler. Laurent artık eve de gelmemeye başlar. Bir gün eve geldiğinde yatar. Therese onun elbiselerinin üzerinde kan izi görür merak eder ve kendisine yaklaşır incelemeye çalışır. Bu arada uyanan Laurent buna çok sinirlenir ve şiddetli bir tartışma başlatır. Buna dayanamayan Therese hiçbir söylemeden çıkıp gider. THERESE İLE LAURENT-2 Aralarındaki en son şiddetli tartışmadan sonra Therese Laurent’le ilişkisine son vermek ister ancak bu son verme sadece özel ilişkinin bitirilmesi ve eski dostluk bağının devamı anlamına gelmektedir. Bu arada ikisinin sevgili olarak yollarını ayırdıklarını gören Richard Palmer Theres’e gelir ve uzun süreden beri ona karşı olan aşkını itiraf eder. Therese biraz afallamıştır. Çünkü böyle bir şey beklememiştir. Richard Palmer onunla evlenmek istemektedir. Laurent’ten yeni ayrılmış Therese birazcık ruhsal bulantının etkisiyle Palmer’in bu isteğinin kabul eder ve onunla evlenmeye razı olur. Ancak Palmer onun istediği gibi biri değildir. Palmer daha sakin, durgun ve kendisine acı vermekten kaçınan biridir. Oysaki Laurent Therese’ye sürekli acı yaşatmakta, Therese’de Laurent’i kötü alışkanlıklarından vazgeçirmek için ve ona çeki düzen vermek için sürekli uğraşmaktaydı. Therese ve Palmer evleneceklerken Laurent’in hastalığı büsbütün kendini belli eder. Yakalandığı hastalık hummadır ve sürekli olarak kendinden geçme ve elinde olmayan davranışlar sergileme gibi bir takım davranışlara sebep verir. Laurent bir gün bayılıp kendinden geçer hastaneye yatırılır ve ağır bakım altınadır. Therese’nin gönlü onu yalnız bırakmaya razı olmaz ve ta ki iyileşene kadar onun yanı başındadır. Bu arada Palmer’da Laurent’e destek olur. Laurent iyileştiğinde Palmerin Therese yakınlığını fark eder tekrardan kendisini affetmesini ister ama istediğini elde edemeyeceğini anlayınca Therese’den uzaklaşır, uzaklara gider. Ve ayrıca Laurent’tin Palmer ve Therese’nin evliliklerinden haberi yoktur. Tam evlenecekleri sırada Therese’nin annesi acil olarak Paris’e gelmesini istemektedir. Palmer buna razı olur ve Parise gelirler. O anda Tesadüfen Laurent Therese’nin evine gelir. Therese eve geldiğinde Laırent’le karşılaşır. Daha sonra eve gelen Ricahrd ikisini baş başa görünce artık bu duruma daha fazla dayanamaz ve Therese kendisiyle daha önce mirasını da evlenmek yoluyla paylaşacağını söz vermiş olduğundan evlenip kendisinden uzaklara gidecek olacağını söyler. Bu düşünce ise Therese’nin onuruna dokunmuştur. Böylece onunla evlenmekten vazgeçer. Böylece Therese için zaten bunaltıcı olan hayat daha da bulantı haline gelir. İkisinin evlilikten vazgeçme kararını öğrenen Laurent umutlanır ve tekrardan Therese’e görünüşte sadece dostça olan iltifat dolu mektuplar yazar, konuşur, eder. Ki daha sonraları Laurent’in aşkı tekrar alevlenir ve hatta kendisinin daha önceki Therese karşı olan sert davranışlarının sebebinin geçirmiş olduğu hastalık olduğunu söyler. Bu iltifat ve gerekçeler Therese’i yumuşatmıştır. Therese yeniden onun için elinden gelen her şeyi yapar. Ama Laurent kişilikçe birine bağlanabilecek biri olmadığından önceki davranışları devam eder ve en küçük bir şeyden koskoca sorunlar çıkarmaya devam eder. Therese’de artık buna daha fazla dayanamaz. Derken bu arada bir gün Therese’nin evine 11-12 yaşlarında bir erkek çocuğu gelir. Bu çocuk Therese’in çocuğudur. Kendisine daha önce ölmüş olduğu söylencesi yalan çıkmaktadır. Çocuk üvey annesi kendisini pek sevmediğinden ondan uzaklaşmak istemiş ve Palmer kendisini bulup yardım ettiğinde de gerçek annesine kavuşmuştur. Therese onu bağrına basar. Palmer’ı bulur ona minnetlerini sunar. Ve Laurent kendisini bulamasın diye kimseye haber vermeden çocuğuyla beraber çok uzaklara gider. Hiçbir şeyden haberi olmayan Laurent Therese’nin evine gelir ve evin kiraya verilmiş olduğunu ve ev sahibesinin taşınmış olduğunu anlayıp Therese’nin kendisine haksızlık yapmış olduğunu düşünür.

YERALTINDAN NOTLAR-DOSTOYEVSKİ

Kitap iki bölümden oluşuyor. Birinci bölümde yeraltı adamı serzenişte bulunup bazı çözümlemelerde bulunuyor. İnsanların nankör olduğunu, erdemsiz olduğunu ve ne yaparlarsa yapsınlar neye sahip olurlarsa olsunlar yine her zaman kendilerinde eksiklik hissedeceğinden bahseder. Yine özgür bir iradeden bahseder ki ileriki zamanlarda doğa ve insan düşünüş ve duygulanım yasaları bulunup formülleştirildiğinde insan yaşamı robotsu bir tekdüze davranış biçimine bürüneceğinden her şeyin anlamsızlaşacağından bahseder. O yüzden şu an bizde var olup henüz kaybolmamış özgür iradenin önemini vurgular. Ayrıca akılsallıktan ve mantıksallıktan bahseden yer altı adamı, mantıksal denklemde yapılması gereken her şey çözülmüş olsa bile insanın bazen akıl dışı işler yapabileceği için toplumsal düzen için öne sürülen kuramların bu başıboş istekler yüzünden çökeceğini söylemektedir. Bu arada kendisinden bahseden yazar oldukça tutarsız açıklamalarda bulunuyor. Ama kesin olarak belirttiği şu ki: kendisini ahmak, işe yaramaz, iş beceremez bir yaratık olarak görüyor. Yalnızlıklarla hırpalanmış, hayallerle doyurulmuş ve hayal kırıklıklarıyla suçluluk duyguları yüklenmiş, hep kendini suçlu bulur bir tavırdadır. İnsanlardan da pek haz almamakla birlikte acıyı da kanıksamış olduğu için onu yüksek bir haz olarak görür. Her acının içinde yüksek bir haz olduğunu düşünür. Sürekli de diğer insanların kendisini anlayamayacağından dem vurur. Çünkü kendisi yer adamıdır, bilgilidir, düşünendir, hep diğer insanları gözlemleyendir. Birinci bölümde ayrıca farklı insan kişiliklerinden bahseder. Öç almayı bilenler, anlık, içinden geldiği gibi yaşayanlar, sıçan tipi insan, derin anlayışlı adam… Bunların her birinin ayrı tasvirini yapar. Ayrıca “duvar” denen bir şey vardır ki o bu kişiliklerin karşısına engelleyici bir güç olarak çıkar. Duvar, hem günlük yaşamdaki engeller olabileceği gibi hem de doğa yasalarının ta kendisidir. Kitabın ikinci bölümü yer altı adamının 24 yaşlarındayken başından geçen bir anıyı anlatır. Bu öykü başta tasviri yapılmış olan yer altı adamının tasvirini bu kez de olaylar üzerinden yapar. SULU SEPKEN ÜZERİNE Yer altı adamı Petersburg’da bir yerde karın tokluğuna çalışan bir memurdur. Hiç arkadaşı yoktur, hep yalnızlık çeker. Çalıştığı yerde kimseyi sevmemektedir, hiç kimse de onu sevmez. Onunla muhatap olmaz, konuşmaz ve etkileşimde bulunmaz. Onun tabiriyle onların gözünde bir sinektir. Bu adam yalnız da olduğu için sokak ve caddeleri arşınlar, amaçsız dolaşır. Hiç kimseyle etkileşimde bulunmasa bile insanları iyi gözlemler. Her gün geçtiği yolda yapılı bir subay görür. Yoldan geçerken subay hiç onun yüzüne bakmaz bile ve geçiş sırasında her zaman yol veren kendini çeken bizim yer altı adamımız olmaktadır. Yer altı adamı buna içerler. Artık yoldan geçip onunla karşılaşırsa ona yol vermeyecek onunla çarpışacaktır. Bunu iyice planlar. Bunun patronundan -Anton Antonoviç- borç para alıp yeni bir palto bile alır. Ancak istediği şeyi yapamamaktadır. Tam subay kendisinin üstüne gelmektedir ki kendisi elinde olmadan yana kaçmaktadır. Derken yoldayken aniden subayı görür ve onunla çarpışır. Subay yeniden onun varlığını bile duyumsamaz ama yer altı adamı amacına plansız olarak ulaşmıştır. İçinin yağları erimektedir resmen. Yer altı adamının iş dışında uğradığı tek yer Anton Antonoviç’in evidir. Ancak o da sadece Salı günü onu kabul etmektedir. Yine bunaltı krizi geçiren adam bir yerlere gitmek ister. Günlerden Perşembedir. Anton’a gidemez. Bunun yerine eski okul arkadaşı Simonovun evine gider. Ama bir seneden beri oraya gitmemiştir. Oraya gittiğinde eski okul arkadaşlarından Trudolyubov ve Ferfiçkini de görür. Daha doğrusu bunlar hiç arkadaş olmamışlardır sadece aynı okulda bulunmuşlardır. Üstelik de bunlar yer altı adamına geçmişte olduğu gibi şimdi de tiksintiyle bakmaktadır. Yer altı adamını geçmişte bilgisini de kullanarak sadece Simonov’la olumlu denebilecek bir ilişkisi vardır. Yer altı adamı eve girdiğinden beri bunlar onu hiç takmaz, o yokmuş gibi davranırlar. Ve kendi aralarında Zverko denen bir arkadaşlarının uğurlaması şerefine bir araya gelip eğlenmeyi düşünmektedirler. Zverko ve yer altı adamının ise geçmişte araları açıktır. Ama yine de o da bu buluşmaya gelmek ister. Yarın sabah saat 5 ‘e sözleşirler. Yer altı adamının içi içine sığmaz çünkü gerçek dünyaya dalmıştır. Erken de olsa oraya gider ama buluşma 6’ya ertelenmiştir. Kimse ona haber vermemiştir. Buluşma rezalet geçer çünkü üçü kendi aralarında konuşur yer altı adamı ise onları sadece seyreder. Konuşmaya başladığında ise kendini batırır ne diyeceğini bilemez, sert üslubu ve suçlayıcı tavrıyla karşısındakileri kendisine karşı daha da soğuk davranmasına sebep olur. Derken sarhoşluğun verdiği etkiyle subayı düelloya davet eder. Onlar ise bunun sarhoşluktan olduğunu bildiği için onunla dalga geçerler. Yer altı adamı ise bu dalga geçmeye içerler. Buluşma geçmiştirr. Toplananlar kadına gidecektir. Hala içerlenmenin verdiği acıyı çeken yer altı adamı da onlarla gelmek ister. Ama parası yoktur. Simonovdan borç para alır. Onları takip eder ve Liza adında bir fahişenin olduğu bir eve gelir. Liza’nın yanında önce saatlerce süren bir sessizliğe bürünür, sadece bakışırlar ve sonra patlar. Kadınla konuşmaya başlar. Neden buraya düştüğünü, buraya gelmek yerine evlenip mutlu bir yaşama sahip olabileceğini, eğer öyle olmazsa burada sefalet bir yaşam süreceğini, güzelliğinden de düşünce artık hiç kimse için bir değerinin olmayacağından bahseder. Bunun gibi sözler Lizayı etkiler ve Lİza ağlar. Yer altı adamı adresini ona verir. Kendisine gelmesini söyler. Daha sonra yer altı adamı adresi verdiğine pişman olur, kendisi resmen Lizanın kendisine geleceğinden korkar ve diken üstündedir. Bu arada yer altı adamının Apollon denen bir köle hizmetçisi vardır. Yer altı adamı kölesine dahi sözünü zar zor geçirebilmektedir. Bu köle kimi zaman onun dediklerini tam yapmaz ya da yapılacakları geciktirir, efendisini sinir eden davranışlarda bulunur. Bir gün tam da kölesiyle atışıyorken ve kölesi de onu iplemezken Liza gelir ve yer altı adamı Lizaya rezil olduğunu düşünür. Bir köşeye çekilir. Lizayla saatlerce konuşur. En sonunda yanına gider ve ona bağırır çağırır kızar. Neden buraya geldiğini sorar. Geçen gün ona adresi verirken onunla sadece alay etmek için böyle bir şey yaptığını yoksa kendisinin hiç umurunda olmadığını söyler. Bunları söylerken bir de ağlar. Kendi acılarından da bahseder. Kız en sonunda oradan ayrılmaya karar verir. Ama adam giderken onun eline para tutuşturur, kız çıktıktan sonra fark eder ki parayı oraya atmıştır. Adam kadının peşinden gitmek ister ama kadın çoktan gözden kaybolmuştur. Kitabın sonunda yer altı adamı tekrar konuşmaya başlar ve yabancılaşmaktan ve özümüzü kaybetmekten ve doyumsuzluğumuzdan bahseder.

TARAS BULBA-1-2-- GOGOL

TARAS BULBA-1 Taras Bulba adındaki Ukraynalı kazak bir askerin Ostap ve Andrey adında iki oğlu vardır. Taras bir alay komutanıdır ve askerliğe o derece bağlıdır ki oğullarının kahramanlıklarını seyretmek için bir an önce Kazak ordusu olan Zaporojye’ye göndermek için sabırsızlanır. Oğullar eğitim şartları çok sert olan papazlık okulundan geldikten sonra bu orduya gönderilir. Oğullardan Andrey papaz okulunda bir ara bir kızı görür ve kız oldukça ilgisini çeker. Evlerine kadar takip eder ama kız Polonyalı bir voyvodanın kızı olarak oradan taşınır. Bu kız Andrey üzerinde derin etki bırakmıştır. Ordugâhta savaş çıkartmak isteyen Taras, ataman savaşa istekli olmadığı için isyan çıkartır ve ataman değiştirilir. Değişen atamanla birlikte savaş ortamı yaratılır ve Ukrayna’da Yahudilerin Ortodokslara baskı yaptığı rivayeti yayılır. Bu duyumdan sonra bu ordu Polonya’yı kuşatır. Kuşatma altındaki Polonya açlıktan harap olmuş ve dayanılmaz bir hale gelmiştir. Bu arada Andreyin tutulmuş olduğu kızda kuşatma altındakiler arasındadır. Kız onun varlığını fark ettiğinde gizlice kölesini gönderir ve ondan ailesi için ekmek ister. Kızın orda olduğunu duyan Andrey yanına yiyecek de alarak kızın yanına gider. Burada zamanla daha da güzelleşen kızı gören adam adeta akıl tutulmasına yakalanır ve kıza onun için her şeyden üstün tuttuğu orduyu terk edebileceği ve dininden vazgeçebileceğini bile söyler. Bu iltifat ve güzel sözlere dayanamayan kız da ona karşı olan arzusunu dile getirir. Bu sırada haber gelir ve dışardan Polonya’ya yardım etmek için destek güçlerinin geldiği ve bu güçlerin Andreyin ordusunun çoğunun tutsak olarak alındığı söylenmektedir. TARAS BULBA-2 Çoğu esir olup harap olan Zaporejye ordusunun başı beladadır. Bu arada Taras Bulba’nın oğlu Andrey kalenin içinde Leh voyvodasının kızıyla beraberdir. Orada kendilerine yardım ettikleri için Lehler tarafından ödüllendirilip yüksek bir rütbe verilir. Ordudan geriye kalanlar toparlanmaya başlar. Lehler onların işini bitirmek için saldırır ama onları yenmeyi başaramaz. Bu arada Tatarlar kazakların Zaporejyeden ayrılıklarını fırsat bulup orayı talan ederler. Ordu ikiye bölünür, kimisi Tatarların peşine vermeyi kimisi de Lehlerin eline düşmüş esirleri kurtarmayı düşünür. Anlaşmazlık çözülür ordunun yarısı Tatarların peşine verecek kalan yarısı da Lehlerle savaşmayı düşünür. Kimi zaman üstün gelmelerine rağmen Kazaklar yenilir, Taras Bulba yaralanır ve Ostap Lehlerin eline esir düşer. Taras Bulba zor kurtulmuştur. Andreyi onlardan kurtarmak istemektedir. Onu kurtarmak için her nekadar Yahudilere rüşvet verse de andrey infaz edilir. Taras Bulbanında peşine düşerler. Taras Bulba yakalanır. Bağlanır ve ateşe verilir. Bundan önce Taras Bulba oğlunu yakalamış ve öldürmüştür.

NAMUSLU HIRSIZ-DOSTOYEVSKİ

NAMUSLU HIRSIZ Adamın biri Agrefena adında bir hizmetçisiyle yalnız bir yaşam sürmektedir. Agrefena efendisini odasının birini kiraya vermek için ikna eder. Gelen bir terzidir. Ayrıca güngörmüş kendini bilen bir adamdır. Adamın ismi Astafiy İvanoviç’tir. Efendi ve İvanoniç evdelerken birden yabancı birinin gelip efendinin redingotunu alarak kaçtığını görür. İvanoviç onun peşinden koşar ama yakalayamaz. Bunun üzerine aralarında hırsızlığa dair bir sohbet başlar ve adam namuslu bir hırsızdan söz açarak daha önce başına gelmiş bir olaydan bahseder. Adam daha önce başka bir evde tek başınayken ve daha yeni iş bulabilmişken sarhoş ve ayyaşın biriyle karşılaşır. Adamın ismi Emelyan’dır. Adam acınacak bir haldedir. Evinde kalmak ister. O günlüğüne adam izin verir ancak bundan sonra adam sürekli onun evine gelmektedir. İvanoviç, adam acınacak bir durumda olduğundan onu kovmaya kıyamaz. İşler kötüye gitmektedir. Adam yer, içer ve sürekli sarhoş olmaktadır. Başka da bir iş yapmamaktadır. Bunun üzerine adam onun iş bulup çalışması gerektiğinden bahseder. Ancak Emelyan çalışabilecek bir halde değildir. Emelyan kimi zaman evden çıkar akşam gelir ve yine sarhoş olarak gelir. Bunun üzerine İvanoviç eğer ki bir daha içki içerse onu eve almayacağını söyler. Bunun üzerine yaşlı ayyaş eve gelmez dışarda, sofada kalır. Bunu gören adam içi acıdığı için adamı yine evine alır. Bir gün İvanoviç eve gelir ve bir memur için diktiği pantolonu bulamaz arar tarar ama pantolon ortada yoktur. Emelyandan şüphelenir ve ona kızar. Emelyan ise pantolonu almadığını söyler. Ama bunu söylerken ezilir büzülür bu olaydan sonra ikisi konuşmamaya başlar. İvanoviç ona öfkelidir, pantolonu aldığını düşünür. Emelyan ise pantolonu almadığını söyler. Bundan sonra İvanoviç evden ayrılırken daha önce açık bıraktığı sandığı kilitler. Bunu fark eden Emelyan artık bu evde kalamayacağını söyler ve evden uzaklaşır. Birkaç günlüğüne eve gelmez. Aradan 3-4 gün geçer ki adam yine oraya gelmiştir. Ama adam perişan olmuş, içkiyi bırakmaya çalışmış bir halde ve tabi ki aç ve susuz bir halde. Buna dayanamayan İvanoviç onu eve alır karnını doyurur. Ona içki de vermeye çalışır. Ama adam bunların hiç birini kabul etmez. Doktor gelir. Durumun vahim olduğunu söyler. Emelyan İvanoviç karşısında hep ezik hep suçlu gibi durur ve en sonunda dayanamaz ve itiraf eder ki pantolonu kendisi almıştır.

BAŞKASININ KARISI-DOSTOYEVSKİ

BAŞKASININ KARISI İvan Andreyiç kıskanç ve kuşkucu bir adamdır. Karısının kendisini aldattığını düşünür. Bu yüzden onu takip eder, kanıtlar bulmaya çalışır. Ama her nereye gider ve sorarsa soruşturduğu kimselere araştırmakta olduğu kişinin karısı olduğunu söylemez, bir arkadaşının karısı olduğunu ve onun için araştırma yaptığını söyler. Ki öykü adamın bir sokakta adamın birine dili de birbirine dolanarak buralarda bir hanımı görüp görmediğini sormasıyla başlar. Hanım diye sorduğu kişi kendi karısıdır. Sorduğu adama ise başkasının karısı der, doğrudan aldatan kadın da diyemez bunun yerine dolaylı açıklamalarda bulunur. En sonunda da sokakta gördüğü adamın bu Hanımın sevgilisi olabileceğini ima eder. Bunun üzerine meselenin açılması için birlikte 3.kata giderler. Burası daha önce karısının akrabalarının bulunduğu ama oradan taşınmış oldukları yerdir. İvana göre akrabaları da buradan taşınmış olmasına rağmen ve kadın onlara gideceğini söylemesine rağmen buraya gelmiştir. 3.kata çıkana kadar İvan sokakta gördüğü adama oldukça suçlayıcı imalarda bulunmuştur. Adam ise olanları gülünç karşılamıştır. Kapı açıldığında kadın yani Glifira Petrovna oradadır. Sokakta gördüğü adamla daha önce baloda tanışmıştır ve 3.kattaki adamla da başka bir yerde tanışmış olup yolda giderlerken arabanın kızakları bozulmuş ve kendisini eve götürmek için bu adam ısrar etmiştir. Adam niye burada olduğunu sorunca kadın olanları anlatmış ve akrabalarının taşınmış olduğunu ona zaten söylemiş olduğunu hatırlatmıştır. Başka bir gün adam operaya gider. Orada karısı, ablası karısının eniştesi, eniştesinin emir eri ve bir de sivil adam görür. Karısını görünce kendisinde yine bir kıskançlık gelir. O ön tarafta otururken nereden geldiği belli olmayan bir aşk, davet mektubu düşer. Orada bir adres yazılıdır. Bu mektup yanlışlıkla oraya düşmüştür. Adam ise bu mektubun karısının başkasına yazdığını düşünmektedir. Bu yüzden mektupta yazılı adrese gitmektedir. Derken aceleyle bulunduğu binaya bir adamın girdiğini görür. Bu adamın sözleşmiş adam olduğunu düşünür ve takip eder. Derken bir yatak odasına girer ve orda genç bir kadın görür. Kadın yabancı biridir ve kadın ondan ürkmüştür. Derken kadının kocası gelir. Adam karyolanın altına saklanır. Merdivende gördüğü adam da kanepenin altında saklanmaktadır. İkisi beraber burada saklanır. Ama takip ettiği adam 3.kata gelmesi gerekirken yanlışlıkla 2.kata gelmiştir. Her ikisi de yanlış yere gelmiştir. Böylece adamdan şüphelenmeye başlar ve onunla konuşur hatta onunla tartışacak dereceye gelir. Derken evin köpeği gelip onları bulur, adam yakalanmamak için köpeği boğar ama kadın bunu fark edince kocasına evinde yabancıların olduğunu söyler böylece yakalanırlar. Diğer adam kaçmayı başarır ama İvan orada kalmıştır. Yine laf anlatamaz bir halde zar zor da olsa karısından kuşkulandığını ve yanlış yere geldiğini anlatır ve en sonunda oradan çıkıp eve gider ve karısını kontrol eder. Karısı ise çoktandır evdedir ve başka bir yere gitmemiştir. Adamın bu kıskançlık krizi ve bu şüphesi bir kez daha yalanlanmış olur.

Rudin-Turgenyev

Alexandra Pavlovna oldukça varlıklı dul ve bir kardeşiyle yaşayan bir kadındır. Kardeşi Volintsev soğuk denebilecek biri olup, köylerine yaz aylarında gelen Darya Mihaylovna’nın henüz 17 yaşındaki kızına âşıktır. Bu aşkını kıza söyleyememesine rağmen bunu ona duyumsatmıştır. Kızın ismi Natalya Aleksiyevna’dır. Bu kız çok düşünüp az konuşan insanlardandır. Ve sessiz sakin bir kişiliğe sahip, daha çok insanları gözlemleyen biridir. Annesi ise dul kalmış ve evine özellikle de bekâr erkekleri almakta oldukça cömert biridir. Üstelik bu kadın üç çocuğuyla beraber yaşamakta ve onların öğretmeni Bastilov da onlarla beraber kalmaktadır. O sıralarda evlerinde kadın ruhundan anlayan ve kendini onların gözünde hoş gösteren ve doğal olarak da sürekli zengin kadınlarından faydalanarak hayatını devam ettiren Pandelevski adında bir genç bulunur. Mihay Mihayloviç adında zengin ama dış görünüş olarak aşağı tabakadan birini andıran bu köyde yaşayan adamın biri Alexandra Pavlovna’ya tutkundur. Oraya sürekli gider gelir. Darya Mihaylovna kendisinin evlerine gelmesini çok istese de o buna pek istekli değildir. O sıralarda köyde bulunan ve çoğunlukla Darya Mihaylovana’nın evinde bulunan diğer bir adam ise Pigasovdur. Pigasov her zaman muhalefet etmek için konuşan, çok biliyor olduğunu vurgulamak için her zaman konuşan ve aynı zamanda da âşık olduğu bir kadın tarafından aldatılıp köşkünden olduktan sonra kadınlara karşı öfkeli olup sürekli olarak kadınların kötü yaratıklar olduğundan bahseden bir adamdır. Günün birinde Darya köye gelen bir baronun kendisine yazmış olduğu bir makalede fikir danışması yapacağını söyler ki öyküde bu kadına pek fazla okumuş ünlü insanın eserlerinde etkisi olduğu konuşulurdu. Bu arada bu baron kendisine tanıştırmakta sabırsız olduğu bir delikanlıdan bahsetmektedir. Baron tam da onların evine gelecekken acil işi çıkar ve gider. Bunun yerine tanıştıracağı genci gönderir. Bu gencin adı Rudin’dir. Evlerine gelir gelmez öyle bir konuşma yapar ki herkesi çok derinden etkiler. Bu konuşmasında çok bilgin biri olduğunu gösterir ki Pigasov bile onun karşısında susmak zorunda kalır. Bu çocuktan çok etkilenen Darya onun kendi evinde kalmasını ister. Adam zaten sürekli olarak borç harç alarak yaşamını devam ettiren biri olduğundan ve sürekli olarak başkalarından geçinen biri olduğundan bunu kabul eder. Adam onların evinde kaldığı sürece herkesi kendine hayran bırakır. Pigasov hırsından o eve artık pek gelmez. Bu arada evde olan Natalya Rudin’in ilgisini çekmektedir. Kendisiyle konuşma fırsatı bulup beraber zaman geçirir. Bunu gören Volinstev ise üzüntüsünden ne yapacağını bilemez. Mihay Mihayloviçe dertlerini anlatır. Rudin, Mihay Mihayloviçin üniversiteden arkadaşıdır. Geçmişlerinde beraber zaman geçirmiş olsalar da birbirlerini pek seven kişiler değildir. Rudin her zaman konuşmasıyla üste çıkmaya çalışan her zaman neler yapılması gerektiğini söyleyen ama hiçbir zaman bir işe yaramayan bir adamdır çünkü. Ve Mihayloviç bir kıza âşık olup kendisiyle sevgili olduğunda Rudin yine konuşmalarında ilişkilerde olması ve olmaması gereken şeylerden bahsederek ve dahası bununla ilgili olarak ileri geri konuşmasıyla ikisinin arasını bozmuş ve o günden beride arkadaşlıkları bitmiştir. Herkese Rudin’e hayranlıkla bakarken Mihayloviç onun aslında sadece çok konuşan ve iş yapmayan biri olduğunu bilir. Aşığının çocuğunda bu yüzden Natalya’nın Rudine kendisini kaptırmasıyla acı çekeceğini fark eder. Derken günün birinde Rudin kıza âşık olduğunu söyler ve kendisinin Volintseve olan ilgisinden de bahseder. Zaten bunu yapmadan önce Volinsteve gider ve olanları anlatıp kendisinin bu kıza âşık olduğunu anlatır. Âmâ kız onun sohbetlerindeki o pek yüksek şeyler söyleyen adama âşık olduğunu söyler. Rudin’in içi içine sığmaz. Çok sevinir. Ama onları Pandelevski görmüştür ve gördüklerini Darya’ya anlatmıştır. Bunun üzerine Darya kızına çok sinirlenir ve kızar. Rudinin kendisiyle evlenecek değil kendisiyle eğlenecek biri olduğunu söyler. Bunun üzerine Natalya onunla gizlice buluşur. Natalya onunla kaçıp her şeyi yapmaya ne pahasına olursa olsun onun olmaya hazırdır. Ama ablasının ikisinin birlikteliğine karşı olduğunu duyan Rudin geri adım atar ve bu karara boyun eğmeden bahseder. Bunun üzerine Natalya hayal kırıklığına uğrar. O konuşmalarda hep üst şeylerden bahsedip, neler yapılması gerektiğini söyleyip güçlü görünen adamın arkasında korkak ve işe yaramaz bir adam çıkmıştır. Bunun üzerine kız oradan uzaklaşır ve bir daha onu görmek istemez. Rudin ise kendisi öldürme planı yapan Volintseve mektup yazar ve buralardan gideceğini söyler. Rudin oradan gitmese bile Darya’nın kendisini kovacağını bilmektedir. Kendisi ayrıca Natalya’ya da mektup bırakır. Mektubunda kendini yerden yere vurur ve hata yaptığını söyler. Volintsev’e ise mutluluklar diler. Bu arada Mihayloviç, Pavlovnayla evlenmiştir ve bir de çocukları olmuştur. Darya kızıyla Moskova’ya gider ve Pigasov onunla beraberdir. Günün birinde Pavlovnaya haber gelir ve kardeşinin Natalyayla evleneceğini annesinin rızasını aldığını söyler. Aradan geçen yıllardan sonra günün birinde Mihayloviç Rudinle karşılaşır. Rudin yaşlanmış perişan bir hale gelmiştir. Bunlar konuşurlarken Mihayloviç ona gayet nazik ve samimi davranır. Rudin başından geçen olayları anlatır. Rudin yine pek bir iş beceremiştir. Oradan oraya sürüklenerek farklı kişilerle tanışmış onlarla kalmış farklı işlere girişmiş ama hiç birinde başarılı olamamıştır. Rudin itiraf eder ki kendisi hep konuşan pek bir şey beceremeyen bir insandır ama konuşmasıyla hep insanları büyüleyen sonra da hayal kırıklığına uğratan ve ayrıca kendisi yine söyler ki başlarda insanları çok etkileyip onları kendine hayran bırakır sonra da her ne oluyorsa kendileriyle düşman oluverir… kitabın son bölümünde ise Rudin bir isyan sırasında vurulur. Ve ölür.

3 Mayıs 2016 Salı

EFENDİ İLE UŞAĞI-TOLSTOY

EFENDİ İLE UŞAĞI Vasili Andreyiç Brehunov oldukça varlıklı ama yine de sürekli para hesabını yapan, hep daha fazla kazanmak için tasarılar yapan kendisinden daha varlıkları bulunan kimselere öykünen biridir. Bunun doğal sonucu olarak da cimri, kölelerinden dahi maaş eksilten ve her şeye kar-zarar gözüyle bakan biridir. Vasili’nin Nikita adında bir kölesi vardır. Bu köle efendisinin kendisinden para eksilttiğini ve para hesabında kendi aleyhine sürekli eksiltmeler yaptığını bilir ancak yine de kendisi efendisine son derece bağlı, onu seven ve ona sadık olan biridir. Nikita, sarhoş olduğunda etrafına zarar veren biridir ki günün birinde sarhoş olup bununda etkisiyle karısının tüm çeyiz sandığını paramparça eder. Böylece kadın onu eve almaz ve fıçıcının biriyle yaşamaya devam eder. Adamın 1-2 çocuğu da vardır. Ve kölelikten edindiği tüm gelir bu kadına gitmektedir. Günün birinde başka bir köyden ucuza koruluk satın alabileceğini hesap eden Vasili kar-kış olmasına rağmen o köye gitmek ister. Kendisi yalnız gitmek istemektedir. Ama yanında parası da bulunduğundan onun karısı yanında köleleri Nikitayı da götürmesini ister. Vasili bu durumdan hoşlanmaz ama köle efendisiyle gideceği için sevinmiştir. Beraber yola çıkarlar. Ama kar fırtınası öyle bastırmıştır ki onlar yollarını kaybeder de iki sefer üst üste başka bir köye gelirler. İkinci gelişlerinde Vasili tanıdığı bir eve konuk olur orada ısınırlar. Her ne kadar ev sahipleri bu fırtınada bir yere gidilemeyeceğini söylese de Vasili kazanmayı umut ettiği parayı kaybetme korkusu ve para kazanma heyecanıyla hemen gitmek ister. Tekrar yola düşerler ancak bu sefer yolu kaybettikleri gibi at ve kızağın içinden çıkamayacağı sığ bir tümseğe düşerler. Bunun üzerine Nikita geceyi orada geçirmeleri gerektiğini söylerler. Ancak kar çok yoğun yağar ve orada kalmak büyük tehlikedir ama ellerinden gelen bir şey yoktur. Orada kalmaya karar verirler. Bu arada korkup ne yapacağını bilemeyen Vasili saatlerin de ilerlemesiyle daha da endişelenir. Adam, Gitmiş oldukları köydeki insanların ısrarlarına rağmen orada kalmayışa pişman olur. İlerleyen saatlerde ölüm korkusunun da kendisine yayılmasıyla tüm hayatı gözü önüne gelir ve o kadar para kazanmanın anlamsızlığını anlar ve hayatını anlamsız bir şekilde geçirmiş olduğunu düşünür. Derken gece yarısı artık daha fazla dayanamayacağını anlayan adam atı kızak koşumlarından çıkararak ve uşağını da ölüme terk ederek oradan kaçar ve uşağı kendisine seslenmesine rağmen kendi hayatının daha değerli olup onunkinin değerinin olmadığını söyleyerek oradan uzaklaşır. Ama adam yolu bir türlü bulamaz ve yine kaybolur bu arada at çok yorulmuştur ve onu üstünden atarak kaçar. Adam tek çıkar yolun atın takip edilmesi olarak görür ama atın onu getirdiği yer kızağın ve uşağın bulunduğu yerdir. Bu arada büyük bir ruhsal değişim geçiren adam uşağın olduğu bölümdeki bütün karları temizler. Onun üzerine yatıp onu vücuduyla ısıtır ve kendi gövdesini kızağın dışa açılan tarafında bir siper yapar. Ve kendisi orada donmaktan ölür. Sonraki günler, daha önce kızağın okunun başına geçirilen şalın sarsıntısıyla fark edilen, uşak ve efendi bulunur. Efendi ölmüştür. At da donmuştur. Nikita başta ölü zannedilir ancak o donmaktan hareket edemeyecek hale gelmiştir. 2 ay hastanede kalıp donan 3 parmağında kesilmesinden sonra hayata döner. Tekrar ırgatlık yapar, yaşlanınca bekçi olur ve en sonun da o da ölür.

Gülliver Devler Ülkesinde-Jonathan Swift

Yine bir gemi yolculuğuna çıkan yazar gemilerinin fırtınaya tutulması sonucu denizde bir süre sürüklenir. Bir adaya yaklaşan gemi su almak için adaya yaklaşır. Adamlar karaya gider ama adada insanlardan devasaca çok daha büyük bazı yaratıklar görürler. Arkadaşları oradan kaçıverirler. Ama adam orada tutsak kalır. Önce bir çiftçinin eline geçer. Çiftçi onu kendi halkına para karşılığında sergiye çıkarır. Sonra bu ülkenin imparatoru onu satın alır. Onu sever ona iyi bakar. Ona özel elbiseler diktirir kalması için özel küçük evler yaptırır. Bu arada pek çok kaza atlatan adam imparatorla siyasal düzen üzerine konuşur ve cücenin siyasal düzeninde her şeyin çıkar ve bencilliğe dayandığı ve sistemlerin saçmalığı ortaya çıkar. En sonunda kraliçenin yanında bir gezide olan yazar. Kafesinin bir kartal tarafından kaçırılıp denize düşmesiyle ve sonra denizde sürüklenip insanlarla karşılaşmasıyla yazarın ülkesine dönmesiyle sonuçlanır.

Gülliver Cüceler Ülkesinde-Jonathan Swift

Evli ve çocuk sahibi yazar bir gemide cerrah olarak yolculuğa başlar. Gemileri fırtınaya yakalanır. Arkadaşları ölür ya da kaybolur. Kendisi de bir adaya düşer. Burada boyları 9-10 cm civarında ama insan gibi olan yaratıklara tutsak düşer ve onların arasında yaşamaya başlar. Bu arada başına pek çok olay gelir. Bu halk onun güvenirliğini kazanır ona iyi davranır, onu iyi besler. Zamanla bu imparatorlukta pek çok işe yarar şey yapar. Bu imparatorluğun yakınlarda bu imparatorluğa düşman bir devleti de vardır. Yazar kimi zaman onlar arasında uzlaşma da sağlar. Ama her iyilikbilmez hükümdar gibi en sonunda kendisi de ağır cezalara çarptırılır, bunun üzerine yazar diğer imparatorluğa gider kendisi için gemi yapmalarını rica eder. Onların yardımıyla oradan kaçmayı başarır.

Sir Gawain Ve Yeşil Şövalye

Kral Arthur ve şövalyeleri kahramanlıkları, cesurluklarıyla nam salmışlardır. Kendileri eğlenceye düşkün ve eğlenmesini bilen bir halktır. Yine bir gün Noel eğlencesi arifesinde bulundukları yere atı ve kendisi tamamen yeşiller içinde, oldukça süslü, gösterişli ve iriyarı bir şövalye gelir. Şövalyenin elinde de bir balta bulunur ki oradakilere meydan okurcasına birinin bu baltayı olanca gücüyle kendisine vurmasını ister. Bu vuruştan sonra sonraki seneye kendisinin de bu vuruşa karşılık bir vuruş yapacağını söyler. Oradakiler bu yabancı tuhaf şövalyeden biraz ürkseler de kral Arthur öne çıkar ancak kral Arthur’un yeğeni onu durdurarak kendisi gitmek ister. Adama tek bir vuruş yapar. Baş ve gövde birbirinden ayrılır. Ancak gövde başını alarak atına bindiği gibi oradan uzaklaşır ve oradan uzaklaşmadan verilen sözü hatırlatır ve ne olursa olsun kendisini araması gerektiğini söyler. Aradan bir sene geçer. Gawain yeşil şövalyeyi aramaya çıkar ama onu bir türlü bulamaz. Derken uzak diyarların birinde çok şatafatlı bir şato görür. Oraya gider ve olağanüstü bir karşılamayla karşılaşır. Bu şatodakiler yabancıdır ama ona çok iyi davranırlar. Onun onuruna sürekli şölenler verilir, eğlenceler düzenlenir. Gawain gitmek istese de kendisini daha da çok ağırlamak istediklerini söylerler. O şatonun lordu ona bir sözleşme önerir. Kendisi ava çıkacak avda ne elde ettiyse kendisine verecek Gawain ise şatoda kalacak lordun karısına eşlik edecek ve gün içerisinde ne kazanırsa Lorda verecektir. Anlaşma kabul edilmiştir. Lord ava gider ve avdan olanca bir hayvanla geri gelir. Gawain ise gün boyunca lordun karısının kışkırtmalarına maruz kalır. Lord kendisine hâkim olup ancak ondan bir öpücük kabul etmiştir. Bunun üzerine Gawain lord geldiğinde ona bir öpücük verir. Lord ise buna çok sevinir. İkinci gün aynı şekilde lord gider, Gawain kalır. Lordun karısı bu sefer açıkça ona olan ilgi ve aşkından bahseder ancak yine de Gawaini kandırmaz. Kazanım değişmesi yine gerçekleşir ve lord yine aldığı öpücüğün her şeye değer olduğunu söyler. Üçüncü gün lordun karısı artık dayanılmaz bir şekilde kendisini kışkırtır, göğsü açık bir şekilde onun yanına gelir. Ancak bu sefer Gawain açıkça onu reddeder. Kadın ise en azından ona olan aşkını hatırlatması için kendisinin yeşil bir kurdelesini verir ve bu kurdelenin onu her türlü beladan koruyacağını söyler. Kadın ayrıca bunun kocasının asla haberi olmaması gereken bir şey olması gerektiğini söyler. Ve yine bir öpücük alır. Gawainin artık ayrılma vakti gelmiştir. Lord ona yol gösterecek birini verir. Gawain yeşil şövalyeyi bulur. Şövalye ona bir defa vurur ama Gawain geri çekilir. İkinci defa vurur onu incitemez bile. Ve son vuruşunda ensesini biraz yaralayıverir ama onu çok da incitemez. Başını kaldıran adam görür ki bu yeşil şövalye o iyiliksever Lordun kendisidir. Lord belindeki kurdeleden haberi olduğunu söyler. Ayrıca lord yaşanan tüm bu olayların büyücü olan teyzesinin işi olduğunu, lordun karısının da aslında o olduğu ve ama şövalyenin kanmadığı içini değerini kanıtladığı ve hayatını bağışladığını ama kurdeleyi alarak da yalan attığı bu yüzden de kendisini yaraladığını söyler. Gawain eve sağ salim gelir. Olanları anlatır ve kurdele onun için bir utanç hatırası olarak kalır.

YÜZBAŞINI KIZI-PUŞKİN

Andrey Petroviç Grinyov, emekli bir binbaşı olup geçmişte orduya hizmet etmiş şimdilerde kendisine iyi derece mal verilmiş karısı ve bir çocuğuyla yaşayan bir adamdır. Çocuğu Pyotr Andreyeç , Salyeviç adında bir eğitmeni olan bir çocuktur. Çocuğun eğitimi için Salyeviç’in yetmediğini düşünen babası Fransa’dan özel bir eğitmen getirir. Ancak bu Fransız çapkın biri olduğu ve evin hizmetçi kızlarına sarkıntılık yapmış olduğu için kovulur. Savelyeviç görevine devam eder. 16 yaşına gelen Andreyiç’i babası daha ilk doğduğunda akrabaları vasıtasıyla muhafız birliğine yazdırmış oldukları için orduya göndermeye karar verir. Babası onu Andrey Karloviç adında bir binbaşının yönetimindeki bir ordugâha gönderir. Çocuk uşağı Savelyeviç’le gider. Yolda giderlerken dinlenmek için bir hana giderler. Andeyiç handa Muhafız birliğine gitmekte olan bir rütbeliyle karşılaşır. Rütbeli ona oyun oynamayı tavsiye eder. Bilardo oynayacaklardır ve her bir kayıp vuruş için kaybeden para verecektir. Çocuk daha önce hiç bu oyunu oynamamış olmasına rağmen bu teklifi kabul eder ve sonuç olarak da yüklü miktarda para kaybeder. Bu durumdan uşağı şikâyet etse de çocuk üstünlüğünü gösterircesine istediğini yapabileceğini gösterir ona. Yola devam etmektelerken sert bir tipi geliverir. Uşağı önceden onu uyarmış olmasına rağmen adam yine üstün tavrıyla hana geri dönmeyip yollarına devam edeceklerini söyler. Ancak tipi bastırır, onları zorlar ve yollarını kaybederler. Kendileri çaresizlik içerisinde ne yapacaklarını bilemezken yoksul adamın biri önlerine çıkar ve kendilerine yolu gösterip hana kadar götürür. Bunun üzerine çocuk ona şarap ısmarladığı gibi uşağının ısrarlı itirazlarına rağmen tavşan kürkünü de ona verir. Yoksul adam gence minnettar kalır. Adam en sonunda binbaşı alayına yetişir ancak binbaşı onu daha çok sürgün olanların gönderildiği yakınlardaki daha çok köysü bir kaleye gönderir. Çocuk mecbur buraya gider. Ve artık orada kalacaktır. Orada önce Şvabrin adında bir askerle tanışır. Gittiği bölgenin yönetimi Yüzbaşı Mironov’un denetimindedir. Yüzbaşı Mironov ise daha çok karısının gölgesi altında yaşamaktadır. Onların bir de henüz gençlik çağlarında olan Marya İvanovna adında kızları vardır. Zaman geçtikçe çocuk Marya’ya ilgi duymaya başlar. Hatta ona şiir dahi yazar. Ancak Şvarbrin onun hakkında kötü konuşmaktadır. Bunun üzerine bir gün Şvarbin ile tartışmaya girer ve iş düelloya davet etmeye kadar gider. Ancak yüzbaşının adamı İvan durumu fark edip olaya el koyar ve ikisini tutarak yüzbaşıya getirir. Her ne kadar yüzbaşı onlara kızıp onları barıştırmış olsa da birkaç gün sonra bu askerler daha önceden sözleşmiş oldukları bir yere gidip dövüşmeye başlar ve genç çocuk darbe alır. Yataklara düşer. Adam uyandığında Maryayı karşısında görür. Marya ona gerçeği anlatır. Daha önce Şvarbin kendisiyle evlenmek istemiş kendisine istek duymuştur ama kız bunu kabul etmemiştir. Adam bu yüzden kızı kötülemektedir. Çocuk iyileştikten sonra ailesine mektup yazıp bu kızla evlenmek istediğini söylemekte ama ailesi bunu kabul etmeyip ona kızmakta ve uşağını da olanları anlatmadığı için kızmaktadır. Olanları duyan annesi ise hastalanmıştır. Bu arada Pugaçev adında bir ayaklanma hortlamaktadır. Pugaçev adında bir isyancı Kazak, hapisten kaçıp insanları örgütlemiş kendisini çar olarak tanıtıp önceden Rusların almış olduğu yerleri fethetmeye başlamıştır. Pugaçev en sonunda çocuğun bulunduğu kaleye gelir ve yüzbaşı, karısı ve oradaki herkesi öldürür. Orada Şvarbin’in Pugaçev’e yardım ettiği görülür. Çünkü bu adam bir haindir ve düzmece çarın yanındadır artık. Andeyiç, Pugaçev’i görünce onun handa kendisine şarap ve kürk verdiği yoksul olduğunu anlar. Bu olayı hatırlayan Pugaçev adamı hatırlar ve ona dokunmaz ama kalenin yönetimini Şvarbin’e ye bırakır. Andrey’i de serbest bırakır. Andrey binbaşının olduğu kaleye gider durumu anlatır. Ama binbaşı onlara yardım etmeyecektir. En sonunda Pugaçev o kaleye de gelir ve onları kuşatmaya alır. Andey de ara ara askerlere akın yapmaktadır. Ta ki günün birinde kendisine Maryadan bir mektup gelir. Şvarbin Maryayı tutsak etmiş onu kendisiyle evlenmeye zorlamaktadır. Bunu öğrenen Andrey kaleyi terk eder ve uşağıyla beraber yüzbaşının kalesine gider. Orada Pugaçev’in adamları onları yakalar ve Pugaçev’in karşısına çıkartır bunun üzerine Andrey kızdan bahseder ve kendisine yardım etmesini ister. Pugaçev daha önceden de hissetmiş olduğu minnettarlık duyguları vasıtasıyla kızı kurtarıp ikisini evlendirir. Andrey artık Marya ‘yı da alıp köye gitmeyi düşünmektedir. Yolda bir kuşatmayla karşılaşan Andrey, Pugaçev’in yakınları olduğunu söyleyince yakalanırlar çünkü bu askerler gerçek çarın askerleridir. Tutsak edilirler. Bu arada isyan bastırılmış Pugaçev tutsak edilmiş kaleler geri alınmıştır. Götürüldüğü yerde handa kendisine para karşılığı oyun teklif eden rütbeliyi götür. Rütbeli onu tanıyınca kimin tarafında olduğunu anlar ve onları serbest bırakır. Ama Andrey, kızı annesinin evine gönderip kendisi en azından isyan tam olarak yatışıncaya kadar orada kalmayı düşünür. Kızı gönderir. Kendisi orada kalır. Ama günün birinde gelen haber kendisinin Pugaçev’le olan ilişkisinden dolayı onun casusu olabileceği ve hain olduğu için tutuklanması gerektiğidir. Andrey tutuklanır zincire vurulur. Oğlunun hainlik haberini duyan baba delirir, mahvolur. Marya sorguda adamın kendisini her şeyi anlatıp kendisini aklayabileceğini ama sırf soruşturmada kendisi zarar görür diye Marya’nın ismini söylemediği için hikayenin de anlaşılamaması üzerine suçlu bulunduğunu anlar. Bu arada onu şikâyet eden Şvabrindir. Bunun üzerine Marya evden uzaklaşır ve Çariçeyle konuşma ve gerçeği tüm saflığıyla anlatma yollarını arar. Günün birinde gittiği yerlerde bir kadın görür kadın kendisini bir saraylı olarak tanıtır. Kız amacını açıklar ve çariçenin karşısına gitme isteğini belirtir. Kadın isteğini kendine söylemesini belki kendisi sarayda çalıştığı için çariçeye ulaşabileceğini söyler. Marya tüm hikâyesini anlatır ve geldiği şehirdeki arkadaşının evine döner. Aradan gecen bir zamandan sonra saray arabası o eve gelir ve Marya’nın saraydan çağrıldığını söyler. Marya saraya gittiğinde o yerde tanıştığı kadını görür. Meğer bu kadın Çariçenin ta kendisidir. Ve istediğinin yapılıp kendisine inandığını bu yüzden de Andrey’ yi bağışlayacağını ve hatta kendisi yoksul olduğu için çeyizinin kendisinin karşılayacağını söyler. Böylece Marya ve Andrey birbirine kavuşur. Andreyi’nın suçsuzluğu çariçenin gönderdiği bir mektupla sabit olmakla beraber evlerinin bir penceresine asılıdır.

UYSAL KIZ-DOSTOYEVSKİ

UYSAL KIZ 16 yaşlarında bir kız teyzeleriyle beraber yaşamaktadır. Teyzelerinden biri dul ve 6 çocuklu, diğeri ise hiç evlenmemiş bir koca karıdır. Kız küçükken anne babasını kaybetmiştir. Teyzeleri ise ona sert davranmakta, ona her türlü işlerini yaptırmakta ve kız bu arada okul okumuş olduğundan çocuklarına özel ders verdirmektedir. Ancak zamanla kızı bir yük olarak görmekte ve ondan kurtulmak istemektedirler. Kız ise çaresiz bir durumda sahip oldukları şeyleri bir tefeciye götürerek elde ettiği parayla gazeteye iş ilanı vermektedir. Başlarda özel ders ilanı daha sonra her türlü işi yapabilir durumuna gelmektedir. Buna rağmen bir iş bulamamaktadır. Ve kız çaresizliğe sürünmektedir. Derken evlerine yakın bir dükkâncı tüm bu olanları gözlemlemektedir. Bu bakkalcı 50’lilerinde şişman ve dul bir adamdır ve bu durumdan faydalanmaya çalışıp kızla evlenmek istemektedir. Bu arada tefe dükkânına sürekli bir şeyler bırakmak isteyen kızı gözlemleyen tefeci gelen kıza ilgi göstermekte ve kendisini araştırmak istemektedir. Derken kızın tüm hikâyesini öğrenir ve kızla konuşup kendisiyle evlenmek istemektedir. İki adam arasında kalan kız tefeciyi tercih etmektedir. Tefeci oldukça soğuk, ilgisiz biridir ki kendi başından da daha önce kötü olaylar geçmiştir. Kendisi eski bir subay olup zamanında arkadaşları tarafından hiç sevilmeyip bir düellodan da kaçmış olduğu için alaydan kovulmuştur. Bu kovulmadan sonra işsiz güçsüz kalan adam sokaklara düşmüş dilencilik yapacak hale gelmiştir. Sonrasında vaftiz annesinden kalan mirasla tefeci dükkânı açmış ama zamanla para biriktirerek uzaklarda bir çiftliğe yerleşip yaşamayı düşünmektedir. Ancak tefeci bu düşüncelerini karısıyla paylaşmaz öyle ki aralarındaki suskunluk zamanla bir gönül kırıklığına doğru gider. Derken günün birinde adamın biri karısına ahlaksız teklifte bulunur adam onları gizlice dinler belinde de silahı vardır. Ancak kadın adamın teklifini kabul etmez. Ancak yine de buna kızar ve eve yeni bir yatak alır ve artık tek başlarına yatarlar. Bu olaydan sonra kadın hastalanır ve 6 hafta boyunca yataktan kalkamaz. Hastalığı boyunca adam ona hep destek olur, en iyi doktorları tutar. Kadın iyileşir ama yalnız yaşamaya devam ederler ve aralarındaki ilişki daha da bozulur. Tüm bunlara dayanamayan adam karısının ayaklarını, öper af diler ve artık birbirlerini sevmesi gerektiğini söyler ve ayrıca tefeci dükkânını satıp uzaklara bir tatile gidip sonrasında kendilerine yepyeni bir hayat kuracaklarını söyler. Kadın da umutlanmıştır ve onun dediğini kabul eder. Adam bir ara dışarı çıkar ve eve geldiğinde kadının kendini pencereden atıp intihar etmiş olduğunu görür ve olanlara bir türlü anlam veremez. Kadının niye intihar ettiği tam olarak bilinmemektedir. Ancak şurası kesindir ki adam yeniden yalnız bir yaşama dönmüştür.

BEYAZ GECELER-DOSTOYEVSKİ

1.GECE Anlatıcı Petersburg’da 8 yıldan beri yaşayan, yalnız, kimsesiz hiçbir arkadaşı olmayan-arkadaş edinemeyen, daha önce hiçbir kadınla tanışmamış arkadaşı olmamış garip biridir. Anlatıcı yalnızlığın verdiği hayaller altında ezilip kalmaktadır. Bir de sürekli olarak Petersburg sokaklarında amaçsızca gezmektedir. Ama gördüğü insanları tanıyan, iyi gözlemleyen biridir. Bir gün yine böyle amaçsızca dolaşmalardayken rıhtımda bir güzel ve çekici bir kızın hıçkırarak ağladığını görür. Orada kızla konuşmayı düşünür ama doğal olarak bunu beceremez. Derken kız yanından süzülür, geçer. Kızı takip eder. Uzaktan adamın birinin onu takip ettiğini görür. Yanına yaklaşır adam korkar ve kıza eğer kol kola girerlerse adamın kendisine sataşmaya cesaret edemeyeceğini söyler. Kız kabul eder. Bir süre yürürler. Adam ilk defa bir kadın kolunda olduğu için heyecanlanır, ürker. Kız sebebini sorar. Adam asosyal ve kadın tanımamış kişiliğinden bahseder. Heyecan ve titremeleri sayesinde kadın buna inanır. Ama adam ilk defa bir kadına yaklaştığı için bunu kaçırmak istemez. Ve kadını daha sonra tekrar görmek ister. Adamdaki saflığı anlayan kadın kendisini evine kadar getirdikten sonra yarın sabah 10 da adamın bıraktığı yerde bir işinin var olduğundan ve adamın da burada bulunmasının bir sakıncası olmadığından kendisiyle burada konuşabileceğini söyler. Ancak kadın bunun için bir şart öne koşar ki adam başta her ne dersen kabul edeceğim der. Kadının koşulu adamın kendisine âşık olmaması ve dostluk çerçevesinde buluşmalarıdır. Ve ayrıca kadın kendisinin de yalnız bir insan olduğunu vurgular. 2.GECE Ertesi gün adı Nastenka olan bu kız ile adam ki kendisi anlatıcıdır, bir araya gelir, konuşmaya başlarlar. Adam kendi hikâyesini anlatmaya başlar. Kendisi hep yalnızlık çekmiş, hiç dost ve arkadaşı olmamış bunun doğal sonucu olarak da kendini değersiz hissetmiştir hep. Hayatı hep bu aşağılık hissetme duygusuyla geçmiş ve geçmişinden pek zevk alamamıştır. Bu yalnızlık onu hep bir hayalciliğe götürmüştür. Öyle ki gerçeklerden kopma noktasına gelmiştir. Ancak bu hayaller, gerçekte karşılıklarını bulamadığı için hep hayal kırıklıklarıyla sonlanmış. Çocuğun bu acıklı hikâyesi kızı acıma duygularına götürmüştür. Bu acıma duygusu ona bir daha adamdan ayrılmayacağı sözünü verdirdi. Böylece adam hayatının en güzel günlerini yaşıyordu. Kız onun hikâyesini dinledikten sonra kendi hikâyesini anlatmaya başlar. Anne babası o küçükken ölmüş, ninesi onu yanına almıştır. Ninesi kördür ve sakıngan biridir. Bu yüzden kızı eteğinin dibinden ayırmaz. Kız da aynen bu adam gibi yalnız, sosyal hayattan uzaktır. Bulundukları evlerin çatı katına genç ve yakışıklı bir adam gelir. Yaşlı kadın torununu adamdan sakınmak ister. Ama kız ona âşık olmuştur. Adam oradan tam da taşınıp ayrılacakken kız kendisiyle konuşur ve onunla evlenmek istediğini söyler. Adam işi gücü olmadığını ev geçindirecek durumda olmadığını ancka Moskovaya gidip işlerini düzene sokup geri gelebileceğini söyler. Bunun üzerine sözleşirler ve 1 sene sonra adam geri geldiğinde ya ona mektup yazacak ya da orada onunla buluşacaktır. Bu sözden 1 sene 3 gün geçmiş ve adam ortalarda yoktur. Kız üzüntü içerisindedir. Adam ona akıl verir ve kendisinin bir mektup yazması gerektiğini söyler. Mektup yazmaya karar verirler ve adam ona yardım edecektir. 3.GECE Adam mektubu teslim eder. Her gün saat onda buluşup onu beklerler adam gelmez. Adam kızla buluşma saatlerini iple çeker. Her ikisi bu arada sohbet ederler. Kız kendisinin çok iyi olduğunu, kendisini neredeyse beklediği adam kadar sevdiğini ve yine kendisinin diğer adamdan daha iyi olduğunu söyler. Birbirlerinin elini tutarlar. Birbirlerine övgü dolu sözler söylerler ve hatta kız adamın neden diğer adamın yerinde olmadığını söyleyip, yerinde kim olsa muhakkak kıza âşık olabileceğini ama adamın kendisiyle kurduğu dostluk bağının çok güçlü olduğunu ve hatta evlense bile kendisini sevmeye devam edeceğini söyler. Adam ise kıza âşıktır ama bunu belli etmemeye çalışır. 4.GECE-SABAH Kızın umudu tükenmiştir, adam buluşma yerine geldiğinde kızın hıçkırıklar içerisinde ağladığını görür. Nastenka sızlanır. Adamın kendisini hiç düşünmediğini vefasız olduğunu ve kendini unuttuğunu söyler. Oysa karşısındaki adam olsa asla böyle bir şey yapmazdı der kadın. Kadın sızlanmalarına ve kendisinin de karşılaştırılmasına dayanamayan adam her şeyi itiraf eder ve kadını çok sevdiğini söyler. Bunun üzerine de ona ihanet etmiş olup oradan ayrılmak ister ama kadın buna izin vermez onu konuşturur ve gelmeyen sevgilisini unutması gerektiğini, anlatıcın ondan daha iyi olduğunu falan söyler ve kendisinin de zaten adamı sevdiğini söyler ve hatta ninesinin genç bir kiracı aradığını –ki bu kıza koca bulmak içindir----- söyler. Ve kendilerinin evlenebileceklerini ve hatta evlerindeki tavan aralığına kiracı olarak gelmesini ister. Adam da bunu kabul eder. Böylece dışarda konuşup konuşup gezerler. Derken birden önlerinde bir genç beliriverir. Bu adamı görür görmez, Nastenka onun boynuna atılır. Ve ikisi beraber gözden kaybolur. Ertesi sabah adama Nastenka’dan mektup gelir, mektupta kendisini affetmesini, kendisini hala çok sevdiğini ve her zaman seveceğini ve eğer mümkün olsa her iki erkeği de aynı derecede ve şekilde seveceğini söyler. Ayrıca düğünlerinin bir hafta sonra olacağını kendisinin de gelmesini ve aynı şekilde kendisine olan sevgisinin devam etmesini ister. Adamın güzel geceleri sona ermiştir. Ama adam Nastenka’yı kırmayı düşünmez.