11 Kasım 2018 Pazar

ÖLÜ CANLAR GOGOL


ÖLÜ CANLAR GOGOL
Çiçikov geçmişinde pek çok memuriyette bulunmuş, devletin farklı kademelerinde yer almış bir zattır. Öyle ki yaşadığı deneyimlerden pek çok rüşvet, adam kayırma ve türlü türlü hileler şahit olmuş ayrıca kendisi de bu işlerde pek ala derecede iyi olan biridir. Ancak günün birinde işi ters gider ve yakalanır. Böylece kötü bir duruma düşer. Ancak kurnazlığı ve dalkavukluğu ile yine kendini bu durumdan kurtarır. Ve artık köy köy, toprak toprak dolaşıp çok kölesi olan varlıklı ailelere yaklaşıp ölü köle ticareti yapma peşindedir. Her gittiği yerde ölü köle almak istemesi insanların ilgincine gitse de onun asıl amacı ölmüş ama kayıtlara geçmemiş köleleri kendi üzerine geçirip kendini çok varlıklı biri olarak göstererek bankalardan para çekebilmektir. Ancak ne yazık ki karşılaştığı her toprak sahibi çeşitli sebeplerden istediğini ona veremez. Kimisi cimri, kimi çok evhamlı, kimisinin psikolojik sorunları var… böylece Çiçikov istediğini elde etmek için pek çok maceralara atılır ama en sonunda yakayı ele verir ama kurnazlığıyla yine kaçmayı becerir.


8 Kasım 2018 Perşembe

Therese Raquin-Emile Zola


Therese doğduğunda ailesini kaybeder.  Varlıklı bir teyzesi vardır ve onu teyzesine getirirler. Teyzesinin kendi yaşlarında bir oğlu vardır ama bu çocuk hep hastalıklıdır ve bu yüzden de pek dışarı çıkamaz, hep ilaç içer sıska bir görünümü vardır ve Therese nin hoşuna gitmez. Ama beraberce büyür hatta beraber yatarlar. İstememesine rağmen dışarıyla bağı kopup olduğundan başkada bir arkadaşı olmadığı ve teyzesine gönül borcunu ödemek istediğinden kuzeniyle evlenir ama hiç mutlu olmaz ve hep içine atar. Gizliden gizliye kocasından nefret eder, hayat kendisine zindan olmuştur. Kocası eve bazen bazı arkadaşlarını getirir. Bunlardan biri Laurent adında çapkın biridir ayrıca çalışmayı hiç sevmez, hep tembel ve hınzır yaşama planları içindedir. Ayrıca güçlü ve yakışıklı biridir.Therese ilk görüşte ondan etkilenir ve Laurent’te bunu kullanmak ister. Böylece hem çapkınlığını tatmin edecek hem de Therese ile olan beraberliği yoluyla teyzesinin mirasına konacaktır. İkili gizli görüşmeler yapar yasak aşk yaşarlar. Ama gizli görüşmeleri zorlaşır. Therese dışarı çıkamaz Laurent ‘de gündüz işinden ayrılamaz. kavuşabilmek için en sonunda kocayı öldürmeyi kararlaştırırlar. Görünüşte çok yakınıymış gibi duran Laurent Theresenin önünde onu nehire atıp boğar. Yas döneminden sonra türlü oyunlar oynayarak evlenirler. Ancak adamı öldürünce aralarındaki şehvetli aşkları da ölmüş olur. Öyle ki birbirlerinden çok uzaklaşıp iki yabancı gibi olurlar. Şehvetli arzuları ölmüştür.birbirlerine yabancı olmaktan da öte  artık düşman olmuşlardır. Suçluluk duyguları onları hiç rahat bırakmaz. Öyle ki yaptıkları şey için birbirlerini suçlarlar. Ve artık birbirlerine dayanamayacak hale gelirler. Suçluluk duygularını atlatmak için her yolu denerler. Laurent Therese yi döver. Bu dayakta kısmen Therese kısmen Laurent rahatlama hisseder sonra Therese teyzesine yakarışlarda  bulunur en sonunda da başka erkeklerle birlikte olur ama hiçbir şey suçluluk duygusunu söndüremez. Laurent te başka kadınlara gider Therese’i döver kendini resme adar ama rahatlama bulamaz hiç birinde. En sonunda birbirlerini öldürmeye karar verirler ve öldürürler.

1 Mayıs 2018 Salı

William Glasser-Kaliteli Eğitimde Öğretmen

Kitap Okulda Kaliteli Eğitim kitabının devamı niteliğinde. Bu kitapta da insanların ve bilhassa öğrencilerin bir kalite dünyalarının var olduğunu iddia edip, bu kalite dünyalarına denetim kuramınca ifade edilen 5 temel ihtiyaçlarına hitap eden şeylerin girebileceğini ifade ediyor yazar. Öğrenmenin gerçekleşebilmesi için ise öğretilmek istenenin illaki öğrencilerin kalite dünyasına hitap etmesi gerektiği ifade edilmekte. Ayrıca kitapta danışman öğrenciler, asistan öğrenciler gibi eğitim sistemize yabancı yeni fikirler görmekteyiz. öğrenci değerlendirmelerinde de öğrencilerin kendi değerlendirmelerini yapmak gibi devrimci fikirler görmekteyiz.

William Glasser-Okulda Kaliteli Eğitim

Kitapta yazar, genel anlamda denetim kuralını açıklayıp bu kuramın okullara ne şekilde uyarlanacağını anlatmakta. Günümüzdeki eğitim sistemlerinde uygulanan sistemin daha çok geleneksel anlamda kabul edilen uyarı-tepki bağlamında olduğunu belirtmekte olup, eğitimdeki verimsizliğin ve başarılı öğrenci sayısının azlığının bu uyarı-tepki sisteminin getirdiğini açıklamaktadır. Bu yüzden de okullarda baskı, korkutma ve ceza üzerine olan yönetim biçiminin tamamen kaldırılıp bunun yerine denetim kuramının getirdiği 5 temel güdülenme biçimlerine hitap edecek şekilde eğitim ve öğretim sisteminin biçimlendirilmesi gerektiği anlatılmaktadır. Ayrıca anlatılan bu sistem sadece okullar için de geçerli değildir, bu kuram genel bir yönetim anlayışı olup, iş yerleri, şirketler gibi insan yığınlarının idare edilmesi gereken her yerde uygulanabileceği ifade edilmektedir. öyle ki ikinci dünya savaşından sonra Japonya'nın yükselişinin bu kurama borçlu olduğunu da söylemektedir yazar. eğitim ve öğretim sistemlerinde farklı yaklaşımlar ve görüşler öğrenmek isteyenler için güzel bir kaynak.

18 Nisan 2018 Çarşamba

Bir Devrimcinin Portresi Mahir Çayan'ın Hayatı ve Fikirleri-Tarkan Tufan


Kitap, ikinci dünya savaşından sonra Dünya ve bilhassa Türkiye’de devrimsel alandaki gelişmeleri ve önemli olayları kısaca anlatmaktadır. Türkiye’de sol mecralarca oluşmuş kurumların, oluştuğu şartlar, devrim liderleri, bu arada gerçekleşen 60, 70 darbeleri ve bu süreçteki kuşağın yapıp ettiklerinden kısaca bahseder. Aynı zamanda Vietnam işgali, Küba’daki Devrim gibi Türkiye’deki o dönemin sol taraflı kuşağın kendilerini örnek aldığı olaylara da değinilmektedir. Tüm bu süreçlerde Mahir Çayan’ın yeri irdelenmekte olup, onun kurduğu silahlı örgüt ve çalışmalardan bahsedilmiştir.
Sonuç olarak diyebiliriz ki kitap Türkiye’nin devrim tarihini yüzeysel bir biçimde ifade ediyor.

14 Nisan 2018 Cumartesi

Var Olmanın Dayanılmaz Hafifliği-Milan Kundera


Thomas, cinsel anlamda sahiplenmek duygusunu içinde barındırmayan biridir. Böylece kendini tek bir kadına bağlamaz, pek çok farklı kadınla ilişkisi olur. Kadına bağlı kalmak fikri dahi onun açısından kabullenilecek bir durum değildir. Ta ki hayatına Tereza girene kadar. Tereza ile tanıştıktan sonra dahi ona bağlı kalmayı enine boyuna sorgular durur. Nihayetinde Tereza onun için erotik dostluktan öte biri olur ve nihayetinde onunla olan ilişkisi kendisi açısından hiç beklenmedik bir şey olsa da evlilikle sonuçlanır. Ancak bu evleniş onun önceki ilişkilerinden alıkoymaz. Bir yandan içinde Terezanın sevgisini taşır, diğer yandan pek çok kadınla erotik ilişkilerine devam eder. Bu durum Terezaya ağır gelse de elinden bir şey gelmemektedir. Ancak bu durum düşlerine girip onu sürekli rahatsız etmektedir. Çoğu defa Tereza Tomas’ı terk etmek girişiminde bulunup başını alıp gittiyse de bir şekilde tekrardan beraber yaşamaya devam eder. Aynı şey Tomas içinde geçerlidir. Tomas kaç defa onu terk ettiyse de, ondan uzakta onun yokluğunu hisseder duruma gelir. Tereza ise Tomas’ın tersi biridir öyle ki sadık olmanın da ötesinde Tereza başka erkekle cinsel ilişkiden korkar haldedir. Bunun sebebi de geçmişinde yatmaktadır. Tereza’nın annesi babasını terk eder. Babası siyasi nedenden ötürü hapse atılıp, kısa süre sonra ölür.Tereza annesiyle yaşar. Ama annesi cinsel konularda olabildiğince açık biridir ve ayıp-utanç anlamında hiçbir değere sahip değildir neredeyse. Öyle ki annesi Tereza!yı kaza sonucu yapmış oldukları bir yaratık olarak görmektedir. Bu da Tereza’nın kişiliği üstünde oldukça olumsuz etki bırakmıştır. Kitapta ayrıca Franz ve Sabina’nin ilişkilerinden de bahseder. Sabina, Tomas’ın erotik dostlarından biridir. Franz ise Sabina için karısını terk eder. Ancak Sabina’da Tomas gibi kendini birine bağlayan biri değildir. Böylece Franz ortada kalır. Bu arada Çekoslovakya Sovyet işgali altındadır. Bu yüzden de bahsedilen kitap kahramanları sürekli bir göç halindedir. Fransa, İsviçre,Amerika… Kitap Sovyet rejimin kendilerini ne şekilde baskı altında bıraktığını gözler önünde serer. Ayrıca bu yapıt evlilik, aile tek eşlilik gibi kavramları kahramanları ile sorgulatıyor okuyucularına…

7 Nisan 2018 Cumartesi

Shakespeare-Macbeth


İskoç ordularında komutanlar olan Macbeth ve Banquo, Norveç ve diğer düşmanlarına karşın zaferle dönmüştür. Kral Duncan buna çok sevinir. Macbethin geldiği akşamı oğulları Malcolm ve Donalbain’le beraber onlara konuk olurlar. Onlar gelmeden önce Macbethe üç cadı görünmüştür. Cadılar Macbethin yazgısında önce Cowdan beyliği, sonra da krallık olduğunu söyler. Cadılar ayrıca Banquonun yazgısında soyundan geleceklerin kral olacağını ama Macbethinde soyundan gelecek bir hükümdar olmadığını söylerler. Macbeth bunu karısına söyler. Karısı Macbethi kralı ortadan kaldırmakla kışkırtır. Adam ise başta ürkek olsa da cadıların kehanetinin de etkisiyle onu ortadan kaldırmaya karar verir. Böylece bir plan yaparlar. Her ne kadar kral onlara minnettarlıklarını gösterip onlara iyi davransa da o ve karısı herkesi sarhoş edip kralı öldürürler. Sonraki gün soylulardan Macduff gelir ve durumu görür. Macbeth cinayeti onun adamlarının yaptığını söyler. Bu arada korkan kralın oğullarından Malcolm İrlanda, diğeri de İngiltereye kaçar.böylece Macbeth suçu onların üstüne yükler. Bu olaydan sonra Macbeth kralın hayaletini görmeye başlar. Ve bu bzen diğer insanların gözleri önünde olur. Macbeth Banquo hakkında söylenen yazgıdan korktuğu için onu ve soyundan gelen herkesi öldürtmek ister. B ölür. Ama oğlu Fleance kaçmayı başarır. Bu arada Malcolm İralndada hükümdar dedesinin yanın gider. Orada dedesi ona 10.000 kişilik bir ordu verir. Ve Malcolm ve dedesi bu arada da olanları iyi okuyan Macduff da oraya gelmiştir. Macbeth Macduffun tüm ailesini de öldürür. Onun sürekli bu öldürmelri kendi uyruğundakileri ona karşı tebada isteksizlik doğurur. Bu arada Lady Macbeth hastalanmış, kıpırtısız bir şekilde istemsiz hareketler yapıp, hayaletlerle konuşur ve en sonunda da ölür. Bu arada Macbeth yine cadılara danışır. Cadılar ormanın ayaklanıp kendi kalesine yürümediği sürece kendisinin korkmaması gerektiğini ve onu öldürecek olan şeyin anadan doğma bir şey olmadığını söyler.  Bunun üzerine Macbethin kaygısı yatışır. Üzerine gelen ordulara rağmen h,iç bir şey yapmaz. En sonunda da ordu ormandan ağaç dallarını keserek kendilerine kamuflaj yapar ve Macbethin adamları ona orman hareket ediyor diye haberdar eder. Bunun üzerine M kaygılanmaya başlar. Derken savaş başlar. M’nin kimi adamları taraf değiştirir. M de delicesine savaşır ama korkusu yoktur çünkü anadan doğmaların kendisine zarar veremeyeceğini düşünmektedir. M Macduffla dövüşürken Macduff ona doğmadığını onu erken olarak anne karnından çıkarmış olduğunu söyler. Ve m cadılara inanarak büyük hata yaptığını anlar. Kale alınış m, Macduffan tarafından öldürülmüştür. Malcom kral olmuştur.

Shakespeare-Yanlışlıklar Güldürüsü


Aegeon’la evli olan Aemilla ikiz erkek çocuk doğurur. Onların bir de henüz bebekken kendilerine bağışladıkları ikiz kardeş olan uşaklar vardır. Bu aile bir gemi yolculuğundayken bir kaza olur. ve çocuk ve uşaklar kazadan sonra kaybolur. Sonraları Sıracusalı Antipholus babasına kavuşurken Ephesuslu Antipholus baba ve annesini hiç görmez. Anne ise çocuklarından ayrı, bir manastıra rahibe olmuştur. E.A kendi şehrinde herkesçe tanınan ve sevilen bir adamdır ve Adriana adlı bir kadınla evlidir. Günün birinde karısına sürpriz yapıp Angelo adlı bir kuyumcudan altın bir zincir yaptıtıp götürmek ister. o gün de S.A  ve uşağı S Dromio bu kente gelir. Bu arada babaları da bu kente gelmiştir. Ama duke Solinusun verdiği karara gördüğü bu kente ticaret için hiçbir S ‘li gelmeyecektir. Babaları yakalanmış ve idam ettirlmek istenmektedir. Babası ise oğularını aradığını söylemektedir. S.A kente geldiğinde insanlar kendisini tanır ona selam verir konuşur çünkü onu E.A zannetmektedirler. E.A’nın karısı Adriana onu yemeğe çağırır kocam der. S.A ise olanlara anlam veremez. S.D ise o evin mutfak çalışanı kendisine kocam der. Bu arada E.A eve girmeye çalışır. Ama kapıda bekleyen S.D onu eve almaz. E.A ise uşağının kendisini eve almadığını zanneder. Böylece evden gider ve bir fahişenin evine gider. Bu ararda kıyumcuya zinciri olduğu yere göndermesini ister. Kuyumcu onun evine gelir zinciri S.A ya verir. S.A ise neler olduğunu kavrayamaz. Ama yine de zinciri alır. Bu arada Adrianayı karısı olarak kabul etmez bunun yerine Adrianın kız kardeşi Lucianaya sarkıntılık eder. Kadınlar E.A nın kafayı yediğini düşünür. Bu arada S.A bu kasabadan gitmek ister. uşağına boş gemi olup olnmadığını sormasını ister. uşak gider. Bu arada kuyumcu ve E.A tartışırlar. E.A kendisine zincir gelmediğini söyler . kuyumcu ise zinciri kendisinin vermiş olduğunu söyler. Derken polis çağırır ve E.Ayı tutuklatır. E.A yolda S.D yi görür onu kendi uşağı zanneder, uşakta onu efendisi zannederek ona boş gemi olduğunu söyler. İkisi de birbirini anşayamaz E.A, S.D yi karısınn evine gidip serbest kaşmasını sağlayacak parayı karısından istemesini söyler. S.D nin kafası karışır ve eve gider parayı bulur. Ama bu sefer de yolda S.A yı bulur ve parayı verir. S.A bu olanlara yine anlam veremez. Derken L ve A  E.A nın delirdiğini düşünür ve doktor Pinchle beraber E.D ve E.A yı yakalar eve kapatırlar. Bu arada S.A ve S.D görğnğr karısı onların evden kaçmış olduğunu düşünür. Tekrar onları kovalarlar. Onlar da bir manastıra sığınır. Karısı onun peşinden gider ama rahibe onların girmesine izin vermez. Derken oradan Dük geçer. Kadın derdini düke anlatır kocasının içerde olduğunu söyler. Bu arada E.A ve E.D evden kaçar ve karşılarına gelir. Bu un üzerine kocasının manastırdan kaçmış olmasının mucize olduğunu düşünür A. Derken manastırdan S.A ve S.D de gelir, o sırada idama götürülen Aegeon olanları anlar. Ve tüm yanlış anlaşılan şeyler ortaya çıkar yaşlı adam idamdan kurtulur.

Shaw-Bir Çuval İncir


Oyunda Magnus adında bir kral ve Proteus adında bir başbakanın liderliğinde bir parlementonun Kralın yetkilerini kısıtlaması çabaları anlatılır. Bakanlar krala ultimaltom verirler. Kral çaresizdir. Herkes onun pes edeceğini düşünür. Meclis ve kral arasındaki bu çekişme sürerken ABD’nin İngiltere’yle birleşme planı vardır ki bu da kralı kaygılandırır. Bu arada kralın karısını aldattığı bir kadın vardır. Kadın kendisiyle evlenmesini ister. Adam ise kendisinin evlenilecek biri olmadığını söyler. Herkes kralın pes etmesini beklerken kral meclisi fesh edip tahtı bırakacağını yerine oğlunu getireceğini, seçimleri yeniden yapacağını ve kendisinin de milletvekili adayı olacağını söyler. Bunun üzerine milletvekilleri sinirlenir ve ultim atomdan vazgeçer.

Shaw-Sezar ve Kleopatra


Mısır kralı kızı tarafından öldürülmüş, geride 10 yaşında Ptoleme ve 16 yaşındaki Kleopatra kalmıştır. Bunlar henüz çocuk olduklarından ikisi arasındaki taht savaşı daha çok ikisinin etrafındaki insan topluluğunun çıkar çatışmasıdır. Durum böyleyken Sezar Mısır’a gelir. Sfenksin önüne gelir. Kleopatra bu arada Sezar’ın Mısır’a gelişini duymuş, çocuk masumluğuyla da çok korkmuş ve sfenkslerin kanatlarının birinde gizlenmektedir. Sezar Kleopatra’yla orada karşılaşır ve konuşmaya başlarlar. Kız çok korktuğunu Sezarın geldiğini, Romalıların kendilerini yiyecekleri gibi çocukça şeyler söylerler. Kızın Kleopatra olduğuna güçlükle inanan Sezar ona oldukça nazik ve merhametli davranır. Ordu da Sezarın arkasından gelince Kleopatra onun Sezar olduğunu anlar. Sezar, Kleopatrayı yanında tutar ve ona nasıl kraliçe olunabileceğinden bahseder. Böylece Sezar Kleopatra nın hayranlık ve sevgisini kazanır. Sezar Kleopatrayıda alarak Ptoletemenın bulunduğu yere gider ve daha önceden yapılmış bir devlet anlaşmasına göre kendilrine para verilmesini ister. Karşılığında da taht kavgasını bitireceğini söyler. Mısırlılar ise bunu kabul etmezler. Böylece savaş durumu başlar. Bu arada Sezar orada Lucius Septimusu görürü ki bu adam Pompeisu öldürmüştür. Ancak Sezar her zamanki affecilik, merhamet ve iyilikseverlik tavrıyla ona dokunmaz ve öç duygusunun kendisine yakışmadığını söyler. Sezarın bulunduğu saray kuşatılmıştır. Sezar denizden gizlice yüzerek fenere kaçmıştır. Kleopatra ise Sezar onu geride bırakmasına rağmen gizlice onun bulunduğu yere gelir. Çünkü kleopatra artık sezara bağlanmıştır. Sezara gelen destek kuvvetlerityle beraber bulunduğu bölgeyi savunabilmiştir. Aradan yıllar geçmiş Kleopatra artık çocukluktan çıkmıştır. Sezarla olan konuşmalarından oldukça olgunlaşmış ve gelişmiştir. Sezarın yakını Rufio Kleopatranın sezarı öldürme niyeti olduğunu düşünmektedir. Böylece Kleopatranın en yakını olan Ftatatima yı öldürtür. Sezar artık mısırdan çıkacaktır. Rufioyu geride orada vali ilan eder ve Kleopartaya Antoninuosu gönderme sözünde bulunur.

Somerset Maugham-Pasifik Öyküleri


MACKINTOSH
Sömürge adaların birinde yöneticilik yapan Walker yerlileri kendi çocukları gibi görür. Ancak bu adam oldukça geri kafalı ve bir o kadar da kabadır. Yerlileri öyle küçük görür ve öyle hakaretvari davranışları olur ki onlaraolan sevgisini onların kendine olan muhtaç durumu olarak algılar. Onun bir de Mackıntosh adında bir yardımcısı vardır ki bu yardımcı derinden derine ondan nefret eder. Günün birinde bu yönetici ile yerliler arasında bozuşma olur. Walker onları çok az bir ücrete bir yol çalışmasında çalıştırmak istemektedir. Ancak halk ücretin arttırılmasını istemekte çünkü zaten giderlerin devlet tarafından karşılandığını söylemektedir. Walker ise düşük ücret de ısrarlıdır ve en sonunda da başka bir köyden çok ucuza çalışacak başka birilerini işçi olarak getirir. Üstelik de tüm bu işçilerin yemeklerine de yerliler karşılamaktadır. Bu iş yerlilere o kadar masraf olur ki en sonunda Walker’a onları göndermesini ve kendilerinin de ücretsiz olarak yol yapımında çalışacağını söyler. Ancak Walker bunu kabul etmez. İşçileri istedikleri gibi göndereceklerini ama bu işçilerin daha önce sözleşmiş olduğunu ücretlerinin tekrar verilmesi gerektiğini ve bunu da halkın kendisinin vermesi gerektiğini söyler. Yerlilerden biri Mackıntosh’a gelir. Mackıntosh kasıtlı olarak silahını açıkta bırakır. Ve o yerli onun silahını alır. Mackıntosh her ne kadar sonun ne olacağını kestirip Walker’la zaman geçirip olacaklara engel olmak istese de en sonunda Mactıntosh öldürülür.
EDWARD BARNARD’IN SONU
Soylu ve zengin bir kıza iki arkadaş âşık olur. Kız da bunlardan bir tanesine âşıktır. Bu iki genç de aynı zamanda zengindir. Kız tarafını belli ettiği için diğer genç aradan çekilir. Ama her ikisinin arkadaşı olarak kalmaya devam eder. Genç başına gelen bir olaydan sonra parasız kalır. Bunun için de başka bir işe girişir. Bu işi için de başka bir ülkeye 2 seneliğe bir eğitime gitmesi gerekmektedir. Kız ve erkek ayrılmazdan evvel nişanlanıp sözleşirler. 2 sene sonlarına doğru adam kıza gelme bahsi etmez hiç. Hatta 2 sene geçtikten sonra bile böyle bir meseleyi mevzu bahis etmez. Bunun üzerinediğer genç neler olup bittiğini anlamak için oraya gider. Ve orada gördükleriyle şok olur. Çünkü adam daha ilk zamanlarda şirketten kovulmuştur ve başka bir işe girmiş ve tamamen değişmiştir. Artık hiçbir şeyi umursamaz olmuş, nişanlısını unutmuştur. Ve ayrıca böyle basit bir yaşamdan mutluluk duyduğunu belirtmektedir. Adam kızın yanına gelir ve olanları anlatıp kendisini de hala sevdiğini söyler ve böylece her ikisi bir ilişkiye başlamış olur.
YAĞMUR
Gemide yolculuk. Aksilik adaya çıkma. Doktor ve misyoner aile. Adada fahişe kadın. Misyoner onu yola getirmeye çalışma. Valiye şikayet. Onu oradan kovdurtma. Pişmanlık ve onu hep duayla yola getirmeye çalışma ve hep yalnız başına geç saate kadar onun yanında kalma. Tecavüz. Adam öldürtülme.


Stendhal-Lamiel-1-2


Lamiel,  çocuğu olmayan ama mirasçı bırakmak isteyen bir karı koca tarafından  yetimhaneden evlatlık edinir. Bu kız dış dünyayla pek bir iletişimi olmayıp pek sosyal olamamıştır. Ama ergenlik dönemi geldiğinde kendisin de farklı şeyler duyumsar ve sürekli sözünü ettiği aşkı merak eder. Bu yüzden de erkeklerle yakınlaşmaya başlar. Erkeklerler gizlice buluşup kendisine aşkı göstermesini ister. ama görüştüğü her erkek kendisi bu lafı söylediğinde kızarıp bozarır ve onu öperler. O ise yine de aşkın bu olmadığını düşünür. Böylece pek çok sevgili edinmiş olur. zaman içerisinde erkeklerin ona talip olması ve bu aşk gücü sayesinde kendisi onlara pek çok şey yaptırabileceğini görür. Böylece LAmiel baskın bir kız oluverir. Bir dükle tanışır ve düke olup olmayacak her şeyi yaptırır. Yine tanışdığı diğer erkekler için aynısını yapar ama yine de bunların hiçbirinden zevk almaz. Onun hoşlandığı tek kişi bir rahiptir ama rahipte kadınlara karşı çekingen davranır.

Storm-Fıçıdan Öyküler


YAĞMUR PERİSİ TRUDE
Fakir bir oğlan ve zengin bir kız birbirlerine âşıktır. Zengin olanın ekinleri depoda vardır ama diğerinin yağmurlarda hiç yağmadığı için tarlalar boştur ve ekinler yoktur. Bu kız ve oğlan evlenmek istemektedir. Ancak babası buna razı değildir. En sonunda babası eğer ki bu oğlan yağmur perisinden yağmur yağdırabilirse kızını ona vereceğini söyler. Adam çölde bir yerde bir cüce görür ve bu cüceden gizlice yağmur perisinin nerede olduğunu öğrenir. Kızla beraber oraya gider. Adeta büyülü bir dünyaya girerler. Orada yağmur perisini bulup yağmur yağdırtıp en sonunda da evlenirler.

BULEMANNIN EVİ
Bulemann tutu işiyle uğraşan adamdan kendisine bir ev kalır. Bulemann eskiden gemilerde çalışan bir adamdır. Evlenir ama söylentilere göre zenci karı ve çocuklarını satmıştır. Eve geldiğinde de beraberinde sadece iki getirir. Dışardan hiç kimseyle bir ilişkisi yoktur. Evi misafire tamamen kapalıdır. İnsanlardan hiç hoşlanmaz o derece ki bahçesinde oyun oynayan çocukları korkutup kaçırır. Kendisine gelen akrabaları da kovar. Bunun üzerine onun hizmetçisi evi terkeder. Kendisi tek kalır. Bu arada kedilerinde ilginç değişimler meydana gelir. Her biri sanki birer aslan oluvermiştir. Onu tırmalayıp zarar verir. Ayrıca kendisi evden kaçmaya çalışsa bile bu kediler buna izin vermez. Böylece adam odasında yıllarca aç susuz zayıflamış ve küçülmüş olarak kalır.

CYPRIANUSUN AYNASI
İyiliksever bir karısı olan kontun uzun sürece çocuğu olmaz. Çocuğu olup çocuk büyüdükten sonra da bir hastalığa yakalanıp yatağa düşer. Bu arada çocuğun başında bekleyen çok yaşlı bir bakıcı geçmişte de böyle bir şey yaşandığını anlatır ve bir öykü anlatmaya başlar. Öyküde yine iyi bir eş ve çocuğu olmayan bir kont vardır. Sonradan çocuk sahibi olan bu çiftin çocuğu bir hastalıktan yatağa düşer. Ünlü bir doktor gelip onlara bir ayna hediye eder. Aynanın geleceği gösterme özelliği olup iyiliksever olup iyi düşünenlere iyi şey getirdiğini söyler. Böylece çocuk iyileşir. Uzun bir aradan sonra kadının kocası aynanın üzerini kapatıp mahzen odasına attırır. Ondan sonra yıkımlar baş gösterir. Anne talihsizce ölür. Üvey anne gelir. Derken baba ölür. Evin yönetimini kadının uzak bir asker akrabası alır. Ve en sonunda da çocuk ölür. Kadın tüm bu olanları anlatırken ayrıntılar arasında ortaya çıkar ki kadının kendisi bu olayları yaşayanların torunlarındandır. Yine aynı şekilde babanın onlarla bir akrabalık bağı vardır. Bunun üzerine şatoyu araştırırlar ve bahsi geçen aynayı bulup hasta çocuğun yanına getirirler. Çocuk aynaya baktıkça iyileşir. Çünkü annesinin sevgisi bu güzel olayı getirir.

Storm-Kır Atlı


Kıyı bir kasabada insanlar can ve mal güvenliklerini sağlamak için deniz kenarına kendilerini ara ara şiddetle köpüren sellerden korumak için setler yapar. Bu yapım işlerin yöneticisi de set beyidir. Set beyi ne gibi çalışmalar yapılması gerektiğini hesaplayıp bölgedeki en yüksek karar mekanizmasıdır. O dönemde de Hauke Haukin adında bir delikanlı babasıyla beraber yaşayıp pek de becerikli biri değildir. Ancak Hauke Haukin’in hayali günün birinde set beyi olmaktır. Hauke kendi başına çoğu zaman hesap işlerini yapar, setler ne şekilde daha iyi olabileceği üzerinde düşünür. Set beyinin kızı Elke’de Hauke gibi hesap işlerinde iyi ve babasına yardımcıdır. Bunun üzerine kızı Elke’nin de biraz yardımıyla Hauke set beyinin yanına hem çiftlik işlerini yapmak hem de hesap işlerine yardımcı olmak için alınır. Hauke kısa sürede farkını ortaya koyup yeni fikirlerle set beyinin memnuniyetini kazanır. Ve ayrıca set işlerinde büyük başarılara imza atılmasına sebep olur. Set beyi ölür. Herkes Haukin’in set beyi olabilecek yetkinlikte olduğunu düşünür. Ama set beyi olabilmek için mal mülk ve çok da toprak sahibi olmak gerekir. Haukinin ie böyle bir mal varlığı yoktur. Haukin Elke ile evlenir. Elke babasından kendisine kalan tüm malları Haukine devreder. Böylece Haukinin set beyi olmasının önünde hiçbir engel kalmaz. Haukin set beyi olur. Pek çok yenilik de yapar. Ancak sürekli yaptığı yenilikler ve setleri daha güçlü kılmak için yapılan çalışmalar halk için biraz maliyetli olduğundan ve daha önce set beyi olmak isteyen eski yardımcı halkı sürekli ona karşı kışkırttığı için halk ondan soğumuş ve ona karşı tavır almıştır. Bu arada yıllardan çocuk sahibi olamayan Haukin uzun bir aradan sonra bir kız çocuk sahibi olur. Ama bu kız gelişimsel olarak hastalıklıdır. Bir de Haukinin kız bir atı vardır ki insanlar bu atın şeytani olduğunu düşünmektedir. Tüm itirazlara rağmen set beyi yeni bir set yapılması gerektiğine karar verir. Bu iş biraz maliyetli ve uğraşmalı olur. halk bu yüzden ona karşı iyice soğumuştur. Ama Haukin kendinden emindir. Çünkü sellerin aşamayacağı bir set yaptığını düşünmektedir. Aradan geçen bir süre sonrasında set beyi eski settede onarımlar yapılması gerektiğini düşünmektedir ama halk itiraz edince Haukin bu isteğinde çok da üstelemez. Günün birinde yine büyük bir sel ve dalga baskını ortaya çıkıverir. Haukin neler olduğunu anlamak için dışarı çıkıp setleri kontrol ettiklerinde kendi adamlarının yeni sette oyuk açmaya çalıştığını görür. Bu arada karısı ve kızı da onun yanına gelir. Sel eski setleri aşıp büyük zararlara sebep olur. Eski set ise sapasağlam yerindedir. Ama olay esnasında Haukin karısı ve kızı seller arasında kalıp boğulur.

Theodor Fontane-Effi Briest-1-2-3


Briest ailesinden Effi daha 16-7 yaşlarında oldukça haşarı ve ailesinin tak çocuğu olan bir kızdır. Günün birinde 50’li yaşlarını aşkın bir kaymakam olan İnsttetten Effi’yi ailesinden ister. Her ne kadar Effi çocukça bir yaşta olsa da anne ve babası bunu kabul eder. Evlendiklerinden sonra da Effi’nin çocukça davranışları bir müddet devam eder. Ancak bu davranışlar kocasının daha da çok hoşuna gider. Bu arada Binbaşı Crampas denen bir adam Effi’ye göz dikmiştir. Çünkü Effi henüz 17’lerinde ve çok çekici bir kızdır. Her ne kadar Effi kendini ondan uzak tutmasına rağmen aralarında gizli bir mektuplaşma durumları olur. Ancak Effi bu yaptığından suçluluk duygusu hissetmektedir. Bu arada bir kız çocukları da olur. Çocuk da büyür aradan 6 sene geçer. Effi artık olgunlaşmıştır. Kadın kurnazlığını kazanmakla beraber çocukça davranışları kaybolmuş çocuğu ve kocasını da sever. Ancak günün birin de kocası Effi evde değilken Crampas’la olan yazışmaları görür. Yapacaklarına karar veremez. Buna rağmen kendisi Effi’yi sever ama toplum nazarında konumu düşününce muhakkak Crampas’ı düelloya davet etmesi gerektiğine karar verir. Düelloda Crampas ölür. Herkes olaydan haberdar olur. Effi bir daha evine gidemez. O toplumun kendisine çizmiş olduğu kırmızı çizgiyi aşmış olduğu için herkes onu dışlar öyle ki anne babası dahil eğer ki onu evlerine alırlarsa başlarına gelecek şeylerden korktukları için onu evine kabul edemeyeceğini söyler. Böylece kadın tek başına daha sonra eski çocuk bakıcısı Roshiwata ile yaşamaya başlar. Aradan seneler geçer. Kadın çocuğunu çok özler ve onu görmek ister. bir bakan eşinin yardımı ve bu kadının artık bakan danışmanı olmuş kocasına ricasıyla Effi kızı Annie ile görüşür. Ancak görür ki kız babası tarafından kendisine karşı oldukça doldurulmuştur. Böylece kadın yataklara düşer hastalanır. Doktorunun anne babasını bilgilendirmesi ile anne-babası her şeye rağmen kızlarını eve kabul eder. Ve orada bir süre yaşamaya devam ederler. Ancak kadının kendisini sürekli ezik hissetmesi ve suçluluk duyguları duyması kendisini hastalığa daha çok düşürür. Ve günün birinde bu zavallı kadın genç yaşamında hayata gözlerini kapar.

Thomas Mann-Değişen Kafalar


Ninda ve Şrimanda aralarında su sızmaz ve birbirlerine canlarını dahi feda edebilecek denli iki dosttur. Ancak bu iki dost farklı kastlardandır ve Ninda sığırtmaç ve demir işçisidir, Şrimanda ise daha çok bir tüccardır. Şrimanda iyi eğitim almış bilgice daha üst konumda bulunur. Ninda ise boylu poslu kadınlara çekici gelen bir erkektir. Nindaki özellikler Şrimanda ve Şrimandadakiler Ninda da bulunmaz. Böylece her ikisinin eksiklikleri birbirini tamamladığı için dostluklarının asıl sebebi oluverir. Günün birinde çıplak olarak Ganj nehrinde kutsanan ve fiziksel olarak çok çekici olan Sitayı görür her iki arkadaş. Her ne kadar bu kadın her ikisinin de ilgisini çekse de Şrimanda bu kadın yokluğunda kendisinin dayanılamayacak derecede hasta kalacağını öne sürüp ölmek ister. ama arkadaşı Ninda kadını onunla evlendirmek için her türlü hazırlığı yapar. Kadını istetir, tüm törenleri yerine getirir. Ve Şrimanda Sitayla evlenir. Bu arada açığa vurmasa da Ninda Sitanın ilgisini çeker. Kocasının sevilerinde yetersizliğinden dolayı da tüm ilgisi Ninda’ya döner. Karısının bu gizli isteğini anlayan Şrimanda bir gün bir yolculuk sırasında bir tapınak görüp oraya gider. Ve kendini tanrıçaya kurban etmek bahanesiyle karısıyla olan ilişkisinden kendisini öldürüp onu Nindayla mutlu bir hayata bırakmak ister. Ama Şrimanda’nın başını kopardığını gören arkadaşı hem arkadaşına olan bağlılığından hem de eğer kendisi de öyle yapmazsa insanların onun karısına konmak için arkadaşını öldüren biri olarak düşünüleceğinden o da aynı şekilde başını kesiverir. Olanları gören Sita her ikisinin kendisi için dövüştüğünü zannedip kendisini asmak ister. Ama tam o sırada bir tanrıça kadına seslenir. Ve tüm olanların adamların dövüşmedikleri ama yine de Sita yüzünden öldükleri açığa çıkar. Bunun üzerine tanrıça başları yerlerine koymasını kendisinin onları dirilteceğini ama kadının da arabozuculuk yapmamasını ister. Kadın başları yerine koyarken birazda istemli olarak başları yanlış gövdelere koyar. Adamlar dirildiklerinde bir anlaşmazlık çıkar. Baş ve gövdeler değiştiği için, kimin Sitanın kocası olacağına karar verilemez. Şrimanda başı kocasının kendisi olduğunu üstelikde Ninda gövdesiyle kadına daha fazla mutluluk vereceğini söyler. Ninda başı ise gebe kadının çocuğunun kendi gövdesinden olduğunu söyler. Anlaşamadıkları için çilekeş bir münzviye gidilir. Ve karar koca Şrimanda başlı Ninda gövdelidir. Bunun üzerine Ninda baş Şrimanda gövde ormana bir yere herkesten uzak münzevi bir hayata başlar. Karı koca da adeta cennete düşmüş gibidir. Çünkü bilge baş ile zevk dolu bir vücut ile karı koca tam bir doyum yaşarlar. Ancak Şrimanda cüssseli gövdeli olmasına rağmen eski alışkanlıklarına devam edip kas işinde çalışmadığı ve diğer şeyleri de devam ettirdiği için gövde tıpkı eski kendi gövdesi gibi ve zayıf ve çelimsiz olur. bu da karı ve koca arasındaki ilişkiyi tamamen bozar. Kadın ormana Nindayı bulmaya gider. Ve orada adamla ilişkiye girer. Bunun üzerine Şrimanda da ormana gelir. Olanları görür. Ancak kadın çocuğun babasının bu gövdede olduğunu söyleyerek onu yumuşatır. Kadın ve her iki adam çokkocalığın kendilerine göre olmadığını ve içinde bulundukları durumun çıkış yolu olmadığını söyler. Ve kararlaştırarak Ninda ve Şrimanda birbirini öldürür. Üstünden Sİta kendini diri diri yaktırır. Çocuk ise tek başına büyür ve yetenekli bir çocuk olur.

Tolstoy-Çocukluk


Nikolanke 10 yaşlarında oldukça zengin bir ailede 2 kardeşiyle beraber yaşayan bir çocuktur. Abisi 12 yaşlarında Volodya, kız kardeşi Lüboçka. Bir de abisi yaşlarında annesinin eski bir arkadaşının kızı olan Katinka. Çocuklar evde özel öğretmenler tarafından eğitilir. Kızlara daha çok dans ve piyano dersleri, erkeklere ise daha çok diğer dersler verilir. Böyle varlık içine çocuklar büyüyüp gitmektedir. Öykü bu yaşantı içerisinde çocukların dünyasını yansıtan küçük olaylar olmaktadır. Annelerine bağlılığı, babalarına hayranlığı, öğretmenlerine saygısını, yaşadıkları masum aşkları heyecanları.  Çocuklar yaşları büyük olduğu kendileri de köyde oldukları için daha iyi bir eğitim için Moskovaya gönderilir.geride ise anne ve onu bebekten yetiştirmiş olup halen de yanında bulunan ve ona tüm sevgi ve saygısıyla bağlı olan natalya savişna kalır. Öğretmenleri Karl İvanoviç yıllardır çocuklarla beraber olduğu için onlardan ayrılmaya dayanamayacağını söyler ve böylece o da Moskovaya gider.Moskova da nikolanke ivinler dediği kendi akrabalarından olan kız çocuklarıyla tanışırlar. Bunlardan birine aşık olur. Ama nikolanke kendini beğenmediğinden kendine güvenen biri değildir. Nenesinin doğum günü sırasında evlerine yüksek tabakadan pek çok kişi gelir. Bunlar arasından Soniçka denen kız özellikle ilgisini çekmiştir. Onunla dans eder. Kız da ona sıcak davranır. Böylece çocuk bundan daha üstünü olamayacak derecede bu kıza tutulduğunu söyler. Babaları da kendileriyle beraberdir. Geride anne kalır. Babanın kumar alışkanlığı vardır. Büyükannede damadının gönül işi olduğuna inanır ve bu yüzden çocuklarla buraya gelmiş olduğunu düşünür. Geride kalan kadın hastalanır, ölecek duruma gelir. Moskovaya mektup yollar ve kocası ve çocukları hemen gelir. Anne ölür. Çocuklar geride kalır.

Tolstoy-Gençlik-1-2


Volodya’nın arkadaşı artık kendisinin de yakın arkadaşıdır. Hatta Dimitri’nin Volodyayla ilişkisi zayıflamaktadır. Bu ilişki Nikolenkayı biraz olsun değişime uğratmıştır. Daha bir olgunlaşmış ve üstün bir ahlak olabileceğini düşünmektedir. Her zamanki gibi Nikolenka yine düşlemlere dalmaktadır. Kendisi için yaşam kurallarım dediği notlar yazmakta, sonra onu düzeltmekte en sonunda da böyle kurallara bağlı yaşanılamayacağını düşünmektedir.Babası kumarda çok kazanmıştır ve kaybetme korkusuyla da bir daha kumar oynamayacağını düşünerek ve eğer kendisi Moskova da bulunsa kendisini tutamayacağını düşündüğünden kızları da yanına alır ve köye gider. Böylece N yalnızca abi ve St jerom’le kalır. N sınavlara çok sıkkın bir şekilde hazırlanır. En sonunda zorlu bir süreçten de geçerek bütün sınavlarını geçer ve üniversiteye girer. Böylece kendisine bir araba tahsis edilir. N Nubhodovu sevmezdi. Çünkü o ahlaksızca şeyler yapar ve abisini de buna sürüklerdi. Üniversiteye girişi kutlamaları sırasında N adamın biriyle tartışmaya girdi. Ve bir daha da o adamdan haber alınamadı. Babası N’ye azdığı bir mektubunda N’nin tanıdıklarını ziyaret etmesini ister ve kesinlikle gidilecekler listesi diye bir şey gönderir. N bunları tek tek ziyaret eder. Çoğu birbirinden değişik ailelerdir. Kimisi onu görmezden gelir, kimisi onu hoş karşılar. N en sonunda da Dimitrilerin evine gider, onlarla tanışır ve karşısında sıcak ve samimi bir aile bulur. Arkadaşı Dimitri orada bulunan Sergeyeve aşıktır.Ama bu kız kendisine çok çirkin gözükür. Arkadaşının kardeşi Varenka da ilgisini çeker.





Nikolenka bundan sonra sürekli Dimitri’lerin gider gelir olur. Ailesiyle de iyi ilişkilere sahip oldu. Kimi zamansa N Varenka’nın ilgisini çekmeye çalışır. Varenka çoğunlukla evde şarkı ya da piyano çalardı o da dinlerdi. N bu beraber daha zaman geçirmeden Dimitri’nin ani çıkışları olduğunu ve bu anlarda çok sinirli olduğunu görür. Dimitri kendisinin kötü bir insan olduğunu, başkalarının kendi yaptıklarına anlam veremedğini ama Lüboyka’nın kendisini anladığını ve kendisini daha iyi bir insan yapmaya çalıştığını bu yüzden onu sevdiğini söyler. Tatil gelmiş ve N köye gitmiştir. Köyü gören N burayı çok özlediğini görür ve çocukluk anıları göz önüne gelir. Kızkardeşiyle olan ilişkilerinde Volodya çok serttir. Onları insan yerine koymaz ve onlarla ciddi bir şey konuşulamayacağını düşünür. Ve onlara karşı aşırı korunaklıdır. N ise öyle değildir. Ama abisine kimi zaman öykünür. Piyanoyla ilgilenen N bu vasıtayla kızlarla biraz daha ilgili olur.Nikolenka kendisine Comme il Fault denen bir figür çizerki bu insan tipi kendisinin seviyesinde kendisiyle arkadaşlık kurulabilecek üstün insan tipidir. Köyde N’lerin Yepifanovlar denen komşuları vardır. Bu komşularıyla aralarındaki toprak davasından dolayı bir düşmanlık vardır. Bu Yepifanovlarda dul bir kadın ki kendisinin ahlakça ismi pek olumsuz olarak bilinir, bir oğul ve bir de kız vardır. Erkek zamanında subay iken annesi çiftlik yönetimini beceremeyip iflasa sürüklendiğinden gelir yönetimi devr alırve çiftliği geri kazanır. Köye gelen N babasının sürekli bu aileye gittiğini şaşkınlıkla görür. Kendileri de artık oraya giderler. En sonunda kendilerinin Moskova’ya gitmesinden bir gün önce o kadınla evleneceğini söyler. Volodya her ne kadar bu duruma kızsa da babasına karşı bir şey söyleyemez. Ve babaları piotr oldukça mutlu olmuştur. Onlar yeniden okula giderler. N operov denen biriyle tanışmıştır. Sınav vakti yaklaşır. Operov onu beraber çalışmaya davet eder. O da gider. Bu toplantılarda notlar yüksek sesle okunur diğerleri de dinlerdi ve sonrasında içki içmeler başlardı. N bu insanların hiç birinin Comme il Fault olmadığını düşünürdü ama her nedense hepsinin kendisinden her alanda daha fazla bilgili olduğunu görürdü. Ders çalışma konusunda ise onlara uyum sağlayamazdı ve o toplantılar kendisi için boş geçerdi. Bu arada Nehludovla ilişki zayıflamıştı. Bir gün Nehludovlara gittiğinde onun odasında Bezubedov denen tuhaf bir çocuk görür ve Nehludovun kendisinden çok onunla ilgilendiğini görür ve buna içerler. Sonrasında onunla bir tartışma başlar. Birbirlerine kırıcı sözler söyler ve en sonunda oradan ayrılır ve Nehludovla ilişkisi biter. Bu arada sınav yaklaşır. Sınavlara iyi hazırlanamayan N sınıfta kalır ve perişan bir halde eve gelir. Tekrardan kendine yaşam kuralları denen karalamalar yapıp asla jötülük yapmayacağını söyler.

Tolstoy-İvan İlyiçin Ölümü-Korney Vasilyev


İVAN İLYİÇİN ÖLÜMÜ
Öykü İvan İlyiç adında bir yargıcın ölümü üzerine onun iş arkadaşları olan yargıçların kendi aralarındaki sohbetiyle başlar. Adamın ölümünü duyan arkadaşları kendi aralarında onun boşalan koltuğundan dolayı rütbe değiştireceğinden, kimisi bu vasıtayla daha yüksek bir konuma geleceğinden kimisi de bu vesileyle değişecek koltuklarından boşalacak yere kendi akrabalarından birini getirme düşüncesiyle sevinmiştir. Bunlardan İvan İlyiç’in yakın arkadaşlarından Piyotr İvanoviç adamın evine gider. Cenazeyi görür. Bu arada adamın karısını Praskovya Fiyodorovna’yı görür. Kadın henüz adamın cenazesi kaldırılmamışken gelen arkadaşına dul maaşını nasıl alabileceğini söyler. Çünkü bu kadın para hırsıyla dolu bir kadındır. Öykünün devam eden bölümlerinde İvan İlyiç’İn ölmeden önceki hayatı anlatılır. İvan İlyiç dört çocuklu bir ailenin ikinci çocuğudur. Çocuklardan biri başıboş, bir baltaya sap olamamış biridir. Diğerleriyse memurluk kazanmış hayatlarına öykünebilecek bir yaşantı sürmektedir. Bu çocuklardan en parlağı İvan İlyiçtir. Kendisi düşük memurluk yapan kendisine yetecek kadar para kazanan biridir. Adam düzenli ve disiplinli ve olması gerekeni yapar kişiliği sayesinde işinde zamanla yükselir ve yargıç yardımcılığına yükselir. Bu arada Fiyodorovna’yla tanışır. Beraber zaman geçirirler. İvan özgürlüğüne düşkün arkadaşlarıyla sürekli zaman geçiren oyun oynayan ve eğlenmesini bilen biridir. Kendisi evlenmeyi düşünmese de kadının kendisine aşık olmasından sonra onunla evlenir. Başlarda evlilik iyi gitse de, Fiyodorovna huysuz biri çıkar, küçük şeyleri büyütür, hayatındaki en küçük şeylerden kocasını suçlar. Bu yüzden aralarında da şiddetli tartışmalar çıkar. Bu arada pek çok çocuk sahibi olurlar. Çocuk sahibi olduğundan karısını bakım işi için ondan beklentileri olur ama bu adamın özgürlüğünü kısıtlamaktadır ve ilgisiz davranmaktadır ama bu seferde karısının hışmına uğrar. Aldığı yüksek maaşa rağmen adam maddi olarak kendini zor durumda görmektedir. Bu yüzden gözü işte makam olarak daha da yükselmektedir. Adam bu yüzden bir araştırma yapar, başka bir şehire gider ve en sonunda da eski aldığı maaşın neredeyse iki katı kadar para alabileceği boş bir yargıçlık kontenjanı bulur. Tanıdığı insanların da vasıtasıyla burada çalışmaya başlar. Evini oraya taşır. Ama orada da lüks denebilecek bir yaşama başladığı için yine zorluklar çeker. Başlarda bu olay karısıyla arasını biraz düzeltse de sonraları yine karısıyla şiddetli tartışmlar yaşar. Bu arada çocuklarının çoğu ölür. Tek bir çocuğu kalır. Derken adam karnında  giderek ağırlaşan bir acı hisseder. Başlarda doktora gitmese de sonraları bu acı onun günlük hayatını etkileyip etrafındaki insanlara sert davranmasına sebep olup böyle davranmaya başladığında karısının da isteğiyle doktora gider. Derken başka bir doktor, başka bir doktor. Ama her geçen gün ağrısı artmaktadır. En sonunda da dayanılmaz hale gelmektedir. Doktorlar ancak acısını morfin ve afyonla uyuşturabilmektedir. Hastalığı öyle bir dereceye varır ki yatalak olur. Ama kendisi görmektedir ki etrafındaki insanlar onun bu halini düşünmemekte, kimse ona acımamaktatır. Bu durumda adam kendini çok yalnız hissetmektedir. Bu durumda ölümünün yakın olduğunu bilen İvan, ölüm üzerine derin düşüncelere dalar. Ölümden çok korkar. Kendisi hayatı boyunca her şeyi olması gerektiği gibi yapmış olmasına rağmen böyle acıları neden çektiğini anlayamaz. Geriye dönüpte hayatını sorgular. Bugüne neler yaşadığını neler yaşamış olması gerektiğini düşünür. Ancak görür ki bugüne kadar yaşam adına verilmesi gereken değeri vermemiştir. Geride kalan hep gereksiz ve boş anılardır. Özlediği tek anılar çocukluğunda var olanlardır. O böyle düşünceler içindeyken kızı da nişanlanır. Bu durumda adam diğer insanlara karşı öfke ve kin içerisindedir. Ölüm düşüncesini kabullenememekte, geride kalan yaşamında yaşam adına anlamsız şeyler yapmış olduğunu düşünmekte ve böyle bir durumdayken ölür.
KORNEY VASİLYEV
Korney Vasilyev çalışmak için köyden uzak yerlerde mal alım satım yapan hali vakti yerinde bir adamdır. Kendi evinde karısı biri kız iki çocuğu, sağır bir yeğeni ve bir da yanaşma vardır. Adamın çocukları olmadan önce başka bir kadınla eviydi. Kadın sıska ve zayıftı ve kendisine çocuk veremedi ve sonra öldü. Dul kalan adam başka bir köyden dul bir kadının genç ve güzel kızıyla evlenir(Marfa) ve Fedak ve Agaşka denen iki çocuğu olur. Adam günün birinde iflas etmekte olan bir köy ağasının korusunu satın alıp daha da zengin olmayı düşünmektedir. Bu işi yapmadan önce köyüne uğrar. Tren istasyonunda köye yolcu götürüp getiren Kuzmayla karşılaşır. Kuzma onun köye götürecektir. Yolda bir hana uğrayıp içki içerler. Kuzma sarhoş olur. Sarhoş olduktan sonra adamın karısının eski sevgilisini yanaşma olarak eve aldığınnı ve kendisiyle yaşamaya başladığını söyler. Adam eve gelir ve bir ara karısı ve bu adamın gizli konuştuklarını düşünür. Daha sonra karısına bununla ilgili soru sorar.Kadın her ne kadar inkar da etse adam üsteler ve en sonunda dayanamayıp kadını döver o sırada kadının elinde bulunan iki yaşındaki kız çocuğunu bir tarafa fırlatır. Bu arada kadın olanları itiraf eder ve Agaşkanın da kendisinden olmadığını söyler. Bunun üzerine adam orayı terkeder ve bir daha oralarda gözükmez. Bu olaydan sonra adam kendini içkiye verir, almak istediği koruyu alamaz ve tüm işleri kötüye gider. Adam tüm bunlardan da karısını suçlar. Derken adam elindeki avucundaki her şeyi yitirir. Kimi yerde kahya olarak çalışır kimi yerde başka işlere girişir ama çoğunukla sarhoşluktan hiçbir iş beceremez en sonunda da dilenci oluverir. En sonunda aradan yıllar geçtikten sonra adam köyüne gider. Yol üzerinde koyunları otlatan genç bir kız görür. Kız nazikçe onu evine davet eder. Adam kadının tarif ettiği eve gider. Bu kız Agaşkadır. Adam bunu sonradan anlar. Agaşka zengin bir kocayla evlenmiştir. Ve şimdi 19 yaşındadır. Adam geceyi orada geçirir, sonraki gün eski evine gider. Orada oğlu Fedka, eski karısı Marfa’yı ve yeğenini görür. Marfa dışında herkes onu dilenci sanmıştır ve ona sadaka vermiştir. Marfa ise onu tanımıştır. Buna rağmen hiç oralı olmamıştır. Ancak adam gözyaşları içerisinde oradan ayrıldıktan sonra pişmam olur ve aadamı arar. Adam Agaşkanın evine gelmiştir ve orada askerlik tezkeresini kıza uzatarak kim olduğunu ortaya çıkaracaktır. Derken adam orada ölüverir. Sonraki gün kadın oraya gider ama işi işten geçmiştir.

Tolstoy-Yeniyetmelik


Anneleri öldükten sonra çocuklar, kızlar da dahil olmak üzere Moskova’ya, büyükannelerinin yanına taşınırlar. Hayatları artık burada geçecektir. Kendileri büyükanneleri için annelerini hatırlatan bir andaç haline gelmiştir. Ergenlik dönemine girmekte olan Nikolenka için kadın türü doğal yollardan ilgisini çeker hale gelmiştir. Katinka, hizmetçi Maşa, diğer hizmetçi kızlar. Bu arada üzerine bir hırçınlık gelmekler beraber, üzerine bir asabiyet çökmüştür. Bu arada büyük annesi daha iyi bir eğitim için Karl İvanovici gönderip yerine başka birini getirtmeyi düşünmektedir. Karl İvanoviç bu duruma çok üzülür, onlardan ayrılır ve ayrılmadan önce hikayesini Nikolenka’ya anlatır. Karl ivanoviç’in annesi Kont …..’in dairesinde kiracıdır. Meşru olmayan bir ilişkileri olur. Evlendikten altı hafta sonra da İvanoviç doğar. Babası bu duruma çok kızar. Bu durumdan dolayı Karl’ı hiç sevmez. Her durumda kendisini kötüler, ona kötü davranırdı. 14 yaşına geldiğinde onu bir kunduracıya verir. Kunduracıda bayağı bir çalışmadan sonra bir gün savaş için kura çekilir ve kurada Karlın kardeşi Johann çıkar. Babası bu duruma çok üzülür. Bunun üzerine Karl onun yerine gidebileceğini söyler ve askere yollanır. Savaştan sonra İvanoviç yalnız ve kimsesiz kalır. Subayın biri onu yanına alır. Beraberce yaşamaya başlarlar. Ama adamın karısı İvanoviçe aşık olur ve kendisinden farklı beklentilerin olur. Bunun üzerine adam oradan ayrılır. Böylece İvanoviç ayrılır ve onun yerine St Jerome gelir. Nikolanke yeniyetmelik dönemine de girdiği için huysuz biri olur, derslerine çalışmaz, haşarılıklara başlar. -Katenka-nın doğum gününde doğum günü partisi verirlir. Bu arada Nikolenka ve abisi dersttedir. Ders bitmeden Nikolenka dersten çıkar. Hizmetçi kızların odasını gözlemler. Mimiye yakalanır. Babası ona anahtarları verir o ise babasının gizli sandığına girmeye çalışır derken anahtar oranın içerisinde kırılır. Tüm bu yaşananlardan sonra ona ceza verirler. 2-3 gün bir yere kapatılır. Daha sonra büyükannesinin yanına getirtilir ve özür dilenmesi istenir ama o St Jerome’ye içerlenmiştir. Ve özür dilemek istemez. Büyük annesi bu duruma çok üzülür. Bu arada abisi üniversiteyi kazanmış ve üniversiteye başlamıştır. Abisinin arkadaşları eve gelmektedir. Nehludov ve Dubkov yakın arkadaşlarıdır. Bu arada büyük annesi hastalanır ve gün geçtikçe durumu daha kötü olur ve en sonunda ölür. Tüm mirasını da Lüboçka ‘ya bırakır ve Lübokça evlenene kadar da onun vekili olarak kendisinin bir dostu olan Prens İvanoviçi seçer. Kadınlar Nikolenkanın ilgisini artık çok çekmektedir, onları gözlemlemektedir.  Kendisi ayrımında da olmadan abisinin ve arkadaşlarının sevgili ilişkilerine kulak kabartır. Katenka ve abisi arasında da özel bir ilişki olduğunu sezer. Derken abisinin arkadaşlarından Nehludov ile samimi olmaya başlarlar. Beraber bir şeyler yapmaya başlarlar. En sonunda da yaşanan olumsuz bir durumdan sonra da bundan sonra birbirlerine her şeylerini anlatma kararlarını alırlar.

Tristan Ve İseut


Kral Marc düşmanlarıyla savaşırken, kral Rivalen ona canla başla yardım eder ve düşmanları yener. Bunun üzerine kral Marc kızkardeşi Blanchefluer’i Kral Rivalen’le evlendirir. Kral Rivalen kendi ülkesinde baskına uğrar, öldürülür. Blanchefluer’de ölür. Bunların çocukları Tristan kral ve kraliçenin en yakın adamı Rohalt’a emanet edilir. Rohalt bu çocuğa en iyi eğitimi verir. Her türlü şeyi verir. Özel öğretmenler tutar. Çocuk her alanda çok yetenekli, güçlü ve tuttuğunu koparabilen biri olmuştur. Üstelik de çok zekidir. Bu çocuk 7 yaşındayken korsanlar tarafından kaçırılır. Ancak korsanların elinden kaçar. Kral marc’ın ülkesine gelir. Orada bilgi ve yetenekleriyle çok tanınan biri haline gelmiştir. Ünü Kral Marc’a kadar gelir. Kral Marc onu yanında alıkoyar. Rohalt o ülkeye gelir ve Kral Marcın onun dayısı olduğunu itiraf eder. Tristan yetenekleri ve zekası sayesinde babasının topraklarını işgal eden kişileri bulur, halkı ayaklandırır ve babasının ülkesini geri alır ama onu Rohalta teslim eder. Dayısının topraklarından vergi almak isteyen başka bir krallıktaki şövalyenin düellodan zaferle çıkması durumunda vergileri almayacağı önerisini kabul ederek onu yener ve dayısını kurtarır. Dayısı onu o kadar çok sever ki özellikle etrafındaki dört baron onu çok kıskanıp ona iftiralar atar. Onun dayısının yerine geçmeyi planladığını iddia ederler. Dayısı ise başka varis bırakmayıp onu kral yapmak için evlenmez. (altın saç). Bunun üzerine Tristan altın saçlı kızın, dayısıyla evlenmeye yeterli derecede bulduğu kızı bulmaya gider. O ülkede insan yemekle beslenen bir canavar vardır. Kral kendisini bu canavardan kurtaracak kişiye güzeller güzeli İseut’u vereceğini söyler. Tristan canavarı öldürür, kızı almaya hak kazanır. Ama onu kendisi için değil dayısı için dayısının ülkesine götürecektir.(kızın onu kurtarması). İseut ise aşık olmadığı biriyle evlenmek istemez. Bu yüzden annesi onun hizmetçisine büyülü bir iksir verir. Bu iksiri beraber içen sonsuza kadar birbiine aşık olacaktır. Bu içkiyi Tristan ve İseut yanlışlıkla beraber içerler. Ve birbirlerine karşı sonsuz bir istek duymaya başlarlar. Dayısının yanındayken sürekli gizlice buluşurlar. Çoğu kez baronlar kralı bu yönden uyarır. Ancak kral yeğenine güvenir. Ama en sonda olanlar açığa çıkar. Kral her ikisini de yaktırmak ister. Tristan yine bunun bir yolunu bulup, İseut’u da kurtarıp ormanda gizlice yaşamaya başlar. Aradan uzun zaman geçtikten sonra artık ormanda yaşayamayıp İseutu ona teslim etmeye karar verir. Kendisi de başka bir ülkeye gider orada İseut adında başka bir kadınla evlenir. Ama sarışın İseutu özler. Yine onun yanına gelir. Ancak bu sefer sevgisinden şüphe eder. Üstelik onu görbilmek için soytarı kılığına girmiştir. En sonunda da diğer ülkedeyken ölmek üzerekyken yine İseutu görmek ister. türlü zorluklara rağmen İseut oraya gelir. Ama karısı İseut kıskançlığından ve öç almak istediğinden geminin kara yelkenle geldğini söyler. Bunun üzerine adam ölür ve İseut gelir onun ölü halini gören İseutda ölür. Dayısı ikisinin mezarı nı yanyana yaptırır. Tristanın mezarından bir böğürtlen dalı diğer mezara doğru kavuşur durur.

Unamuno-Tula Teyze


                Rosa,Ramiroyla evlenmek istemektedir. Rosa’nın Gertrudis adında bir kızkardeşi bulunmaktadır. Ama Ramiro Gertrudis’i gördüğünden beri ona aşık olur yine de Rosa’yla evlenir. Gertrudis öyle biridir ki çok özverili ,çok fedakârdır. Rosanın çocukları olduğunda dahi onların bakımını ve ilgisini ondan daha çok üstlenir. Gertrudis annelerinden daha çok onlara anne olur. Günün birinde Rosa hastalanır ve ölür. Geride bir sürü çocuk bırakır. Gertrudis onların bakımını her zamanki gibi sürdürür. Ramiro onunla evlenmek istemektedir ama Gertrudis bunun doğru bişey olmadığını düşünmektedir.  Rahip dahi onu onunla evlenmeye ikna etmeye çalışmaktadır. Bunun üzerine Ramiro başka bir kadınla evlenmektedir. Ondan da çocuk sahibi olur ve onların bakımını dahi Gertrudis üstlenmektedir. Ve o en sonda ölüp gitti.

Yakup Kadri Karaosmanoğlu-Yaban


Paşanın oğlu olan bir adam savaştayken kolunun birini kaybeder ve artık işe yaramaz olduğunu düşündüğünden o dönemde yanında olan bir adamın köyüne gider ve orada yaşamaya başlar. Ama bu adam askerlik tutkusuyla yanıp tutuşmaktadır. Kendisi bilinçli biri yurtsever ve vatanın bekasını isteyen biridir. Böylece hep savaş durumlarını yakından takip eder durur. Kendisinin yakındığı şey ise köylülerin vatanın bekası için kayıtsız kalmaları ve hatta kurtuluş savaşında Yunanlıların yapmış olduğu propagandaya kanıp onların kendilerine mutluluk getireceğini düşünmektedir. Bu ise adamı içten içe yer bitirir. Bir de şu vardır ki köylülerin yaban dedikleri bu adam köylülerin yaşamından iğrenmekte ve her birini ayrıca küçük görmektedir. Bu adam dışlanmış denecek bir yaşam sürmekteyken bir yunan birliği köyü basmaktadır. Bu birlik köye çok zarar vermez. Sadece azık alıp bir süre köyde kalmaktadırlar. Köy muhtarı ve ağası onlarla iyi geçinmektedir. Bu birlik köyden ayrılır. Bu arada bu yaban adam o küçümsediği köylülerden biri olan bir kıza âşık olur. Onunla evlenmek dahi istemektedir. Ama kız onu yaban olarak gördüğü için isteksizdir. Üstelik bu yaban artık kaldığı evden çıkar ve tek basına yasamaya baslar. Âşık olduğu kız da onu köye getiren adamın oğludur. Derken köye ikinci yunan birliği gelir.  Ancak bunlar bu sefer köye çok eziyet eder. Bütün mallarını talan eder, evleri yakar yıkar kimisini öldürür. Ve en sonda köyün kızlarını tecavüz etmeye başlar. Bu arada yaban ve aşık olduğu kız oradan kaçarlar ama sonra kız vurulur orada kalır ve ölür yaban ise oradan uzaklaşır nereye gittiği bilinmez.

Eduard Mörike-Stuttgart Cücesi


Seppe adında bir kunduracı işinden ve patronundan pek memnun değildir. Bu yüzden işinden ayrılıp başka bir işe başlamak istemektedir. Ama Seppe ne yapacağını bilememektedir. Kendisi de tam da çalıştığı yerden ve çalışma arkadaşlarından ayrılırken karşısında bir cüce görür. Cüce kendisine yardım edeceğini söyler. Cüce ona bir çörek verir ki bu çörekten ne kadar yersen hemen kendini yeniden tamamlanır. Bu çöreğin bitivermesinin tek sebebi bir kerede yenmesidir. Bir de ona 2 çift pabuç verir. Pabuçlardan bir çifti istediği yere bırakmasını, diğerini de giymesini ister. Bu pabuçların kendisine uğur getireceğini söyler. Tüm bunlara karşılık kendisinden istediği şeyin gideceği yerde yol üstü olan Blau… Gölüne yakın bir yerde bir kurşun kütlesini kendisine getirmek olduğunu söyledi cüce. Seppe böylece yollara düştü. Bu arada bahsi geçen gölün oralarda yaklaşık yüzyıl öncesine kadar pek gizemli olaylar meydana gelmişti. Kocasına çocuk doğuramayan ve gülümsemeyi başaramayan bir su perisi o göle sürgün edilmişti. Çevredeki halk bu kadını görmekte ve çoğunlukla da korkmaktaydı. Özellik de kilise rahipleri bu kadından hoşlanmaz onun yıkım getirdiğini söylerdi. Ama yakınlardaki bir handaki kişiler bu kadını severdi. Kadın onlara ilk göründüğünde kendisine iyi davrandıklarını gördü. Böylece her gün gelmeye devam etti. Öyle ki artık bu su perisi ve han sahipleri artık dost olmuşlardı. Su perisi onlardan çok şey öğreniyordu. Bu arada su perisi onlarla o kadar eğleniyordu ki artık gülümsemeye başlamış ve bu durum devam ediyormuş. Öyle ki en sonda kral kocası bunu öğrenir öğrenmez onu sürgünden alıp evine götürmeye gelmiş.  Bu arada Seppe’nin aradığı kurşun kütlesi bir ahtapot dişi olup onu sol tarafında taşıyana görünmezlik gibi bir özellik verirdi. Bu ahtapot dişi eskiden balık avlamakta olan bir avcının oltasına takılıp sonradan da bir şekilde su perisinin eline geçmişti. Kral su perisini almaya geldiğinde peri han sahiplerine çok büyük hediyeler bıraktı. Öyle ki bu hancıların soylarından gelen kişiler de bile yılın belli günleri ki bu hana uğrayacak olanlar ki -bu günler su perisinin gülümsemeye başladığı günlerdi- kuyunun dibinde belirecek armağanları alacaktı. Seppe ise bu günlerden bir gün oraya gelivermişti. Ancak Seppe ayakkabı çiftlerini giyerken çiftlerin tekini karıştıvermişti. Diğer çift ise dul bir kadının kızı olan bir kızın eline geçmişti. Ayakkabıları giydiklerinde çiftler uyuşmadıkları için her ikisinde de sakarlık baş gösteriyor ve işleri bozuntuya uğruyordu. Bu arada Seppe evlencek dul bir kadın buldu ama bu kadın eski kocalarını zehirlemiş oldukları için oradan da kaçtı bu bahsi geçen hana yakın bir yerde kurşun külçeyi buldu. Böylece cücenin diyarına yol aldı. Eski yerine geldiğinde kontun bir şölen düzenlediğini gördü. Cüceyle karşılaştı ve ona külçeyi verdi. Cüce bunun karşılığını da vereceğini söyledi. Ertesi sabah Seppe uyandığında üzerinde kendisi o derece güzel ve hoş giyimli biri olarak uyanmıştı ki neredeyse hiç kimse onu tanıyamayacaktı. Şölen sırasında cambazlar ip üzerinde gösteri yaparken Seppe de gösteriye katılmak için dayanılmaz bir istek duyuyordu. Derken pabuçları onu hemencecik ipin üstüne götürdü. Hemen karşısına da dulun kızı diğer pabucu almış alan kız geldi ve beraberce herkesin gözü önünde olağanüstü gösteri yaptılar ve daha ip üzerindeyken evlenmek için sözleştiler.

Eduar Mörike-Mozart Prag Yolunda


Mozart eşi ve kendisi Prag’a yola doğru yola çıkmıştır. Ancak yolda başlarına bazı olaylar gelir. Mozart Kont’a ait bir şatoda bir portakal ağacında bir portakal koparıverir. Ancak meyvesini kopardığı ağaç Kontun ailesi için önemli bir simge haline gelmiş ve nesilden nesile bırakılıverilen bir ağaçtır. Bunun üzerine Mozart kontun adamları tarafından alıkonulur. Ta ki şato erbabı kendisini tanıyana kadar. Mozart bu arada o anda kendisini cezbeden şeyin eski bir başına gelen olaydan kaynaklandığını söyler. Mozart daha önce Viyana’dayken sallar içerisindeki bir grup genç erkek ve kadının cilveleşmeleri ve birbirine portakallar atmasını hayal edip kendinden geçmiş ve o ağaçtan portakalı koparmıştır. Bu öykü herkes tarafından kahkahalarla karşılandı. Mozart bu gecede kendini müziğe kaptırıp onlara adeta bir şölen vermiştir. Sonraki gün de tekrardan yollarına devam etmişlerdir. Eserin genelinde Mozart’ın eşiyle olan ilişkisi, birbirlerine olan tavırları ve Mozart’ın kişiliğinden parçalar sunmaktadır.

Genç Wertherin Acıları- Goethe


Kitap Wertherin yazmış olduğu mektuplardan oluşmaktadır. Werther tek başına yaşayan oradan oradaya sürüklenen biridir. Günün birinde nişanlı bir kız olan Lotteye aşık olur ve bu aşkı giderek büyür.  Bu arada kadın evlenir. Ama werther kadından ayrılamaz. Kadında ne yapsa wertherı kendinden ayrılamaz. Adamın kadına tutukluğu kocası Albert dahil herkes tarafından bilinir. İşler öyle bir noktaya gelirki wether artık dayanamz ve intihar eder.

24 Mart 2018 Cumartesi

RACINE-BAYAZIT


Padişah  Murat Irak seferindedir. Osmanlı Devletini geride bıraktığı gözdesi Roksan’a emanet etmiştir. Gözde Roksan, padişah Murat kendisini nikahına kabul etmediği ve kendisine gerçek bir aşk vermediği için sevmez ve onun kardeşi Beyazıt’a aşıktır. Beyazıt ise Osmanlı hanedanlığından gelen Atalide’ye aşıktır. Murat emir gönderip kardeşi Beyazıt’ın öldürülmesini istemiştir. Ancak Roksan buna izin vermez. Şehzade Ahmet’le birleşip Murat’ı tahtan indirip Beyazıt’ı padişah yapmak istemektedir. Ancak buna karşın Beyazıt’a öne sürdüğü şart kendisini nikahına almasıdır. Beyazıt ve Roksan arasındaki tüm konuşmalar ve mektuplar Atalide aracılığıyla yapılmaktadır. Çünkü Roksan’ın ikisi arasındaki aşktan haberi yoktur. Ancak Roksan Beyazıt’ı ölüm ve kendi nikahı arasında tercih yapmaya zorladığında Beyazıt’ın ölümü seçmesi kadını kuşkulandırır. Ele geçirilen bir mektup sayesinde de Roksan ikisi arasındaki ilişkiden haberdar olur. ancak yine de onları öldürmez. Vazgeçmesi durumunda Atalide’yi de öldürerek Beyazıt’la evlenebileceğini ve yine saltanatı Beyazıt’a vereceğini söyler ama Beyazıt bunu kabul etmez. Kadın onu ikna etmeye çalışırken Murat’ın gizli casuslarından biri Beyazıt ve Roksan’ı öldürür. Şehzade Ahmet de kaçış planları yapar.

Puşkin-Dubrovski-Maça Kızı


DUBROVSKI
Krila Petroviç köyün birine sahip oldukça varlıklı, itibar sahibi bir derebeyidir. Kendisi o kadar sert ve acımasızdır ki o civarlardan onu tanıyanlar onun ismini duyduğunda bile ürperirler. Kendisi duldur ve 17’li yaşlarında Mariya Kilorovna adında bir kızıyla şatosunda yaşar. Kendisi her ne kadar sert biri olsa da komşu köylerden birinde çiftlik sahibi zengin bir adam ama kendisine nazaran yoksul ve daha aşağı tabakadan eski bir dostu olan adama karşı naziktir. Bu adamın ismi Andrey Gavroliç Dubrovski’dir.  Bu adamda aynen derebey gibi dul biridir ve uzak şehirlerde asker olan bir çocuğu vardır. Bu iki arkadaş sürekli birbirlerini ziyaret ederler. Ama tabiki de derebey konuşma ve tavırlarında ona karşı üstün bir durumdadır. Derebey öyle biridir ki evinde ayı besler ve sırf eğlenmek için adamlarını ayıyla bir yere kapatır, kocaman yüzlerce sayıda köpek bulunan bir hangarı vardır…  ve bu adam ava gitmeyi çok sevmektedir. Günün birinde Petroviç ve Dubrovski köpek deposundadır. Petroviç köpekleri beğenip beğenmediğini söyleyince adam köpeklerinin çoğu canından daha iyi beslendiğini söyler, bunu duyan kölelerden biri bazı soyluların bu yerde yaşasa daha iyi besleneceğini söyler. Kendisine yapılan bu açık hakaretten sonra Dubrovski evine gider. Sonraki gün Petroviç kendisiyle ava gelmesini haber vermek için adam gönderir ama Dubrovski gitmediği gibi bir de kendisine hakaret eden kölenin kendisinden özür dilemesi gerektiğini yoksa gelmeyeceğini söyler. Bunu duyan Petroviç buna çok sinirlenir. Ve araları bozulmaya başlar. Artık birbirlerinin evine gitmezler. Dahası Petroviç onun çiftliğine göz koyar. Yasal yollardan onun çiflik ve topraklarını almasının mümkün olmamasına rağmen, gücü ve nüfüzyla polis şefi ve yargıcıda korkutarak en sonunda tüm toprakları kendi üstüne alma kararının yanında Dubrovskiyi tazminat çarptırır. Bunun haberini alan Dubrovski ne yapacağını bilemez, hastalanır veyatağa düşer. Hanesindeki canlar ise bu haksızlığı gördüğü ve acımasız Petroviçin buyruğuna girmeyi de istememesinden ondan bir şeyler yapmasını isterler. Bunun üzerine canlar adamın oğlu Vlademir Dubrovskiye haber verdi.  Vlademir gelir ve durumun çaresizliğini görür bu arada Petroviçin yapılanladan vicdan azabı duyar ve barışmak için oraya gelir ama bu sırada baba ölmüştür. Ve oğul çok hüzünlüdür. Bu yüzden de Petroviçi oradan kovar. Bunun üzerine Petroviç hemen oraya polis ve adam gönderir ve çiftliğin kölelerle beraber Petroviçe teslim edilmesini söyler. Ancak ne köleler ne de oğul Dubrovski buna yanaşır. Bunun üzerine köleler adamları orda öldürmek isterler. Ama efendi Dubrovski buna izin  vermez. Adamları eve kapatır. Ve tüm haneyi ateşe verir. Ve herkesi serbest bırakıp gitmelerini ister ancak köleler buna yanaşmazlar. O günden sonra yollarda haydutların sürekli yol kestiği para çaldığı özellikle de derebey mallarına baskın yapıldığı haberleri gelir. Ancak bu haydut grubu Petroviçin mallarına karışmaz. Bu haydut grubunun başındaki kişi Dubrovskidir ve yanındakiler de köleleridir. Bu arada kızı için petroviç, moskovadan özel öğretmen istetir. Dubrovski buraya gelmekte olan öğretmeni bulur ona yüksek meblağda para öder ve onun kılığında Petroviçin evine gider. Kıza müzik dersleri vermeye başlayan adam ona yakınlaşmaya başlar. Petroviç kendisini acımasız eğlencelerine alet edip kendisi bunlardan sıyrılmayı başardığı için de ayrıca kızın gözüne girer. Ve kız ona aşık olur. Bu arada yakınlarda bir köye Prens vereyski adında oldukça zengin biri gelir. Petroviçi ziyaret eder, kzıı görür ve kendisine ilgi duyar. Bu arada Petroviç evde bir şölen düzenler ve oraya zamanında Dubrovski çiftliğini devir kararı veren ve buna tanıklık eden adam da gelir. Bu adam kimseye güvenmediği için tüm parasını kendinde saklar. Bu durumdan yararlanmak isteyen Dubrovskiyi adamın tüm parasını alır ve gerçek kimöliğimi açıklar. Aradan birkaç gün geçer ve bu adam gerçeği ortaya çıkarır. Bunu önceden haber alan Dubrovski Mariyayla konuışur ve gerçek kimliğini ona açıklar ve kendisinin önceden bu adamları öldürmeyi planladığını ama kendisine olan aşkın bunu durdurduğunu söyler. Kız ise önceden beri zaten ona aşıktır. Bu arada babası da kızı prensle zorla evlendirmeye çalışır. Presnde 50li yaşlarında çok yaşlı görünümde biridir. Kız bu adama varmaktansa Dubrovkiyle beraber olmayı tercih edeceğini söylr adama. Kız babasını evlendirmemesi iöin ikna etmeye çalışırken bir ara Dubrovskiden bahsederki Petroviç ikisinin ilişkisinin olabileceğini sezer. Ve kızı kilitler ta ki düğün gününe kadar. Kilitli kalan kız bir türlü adama ulaşamaz adam da önceden kıza verdiği yüzüğün belitilemn yere bırakılması durumunda kendisi kurtarmaya geleceğini söyler ama bu arada yüzüğü almaya gönderdiği çocuğunda yakalanmöasuyla kızdan haber alamaz. Ve kız kilisee zorla evlendirilir. Kilise dönüşlü Dubrovskinin adamları etraflarını kuşatıp kızı almak istese de kız son ana kadar kendisni beklediğini ama artık evlendiğini ve bundan geri dönğülemeyeceğini o yüzdend e kendilerini nbıraklamaları gerektiğini söyler. Böylece o arada yara da alanb Dubrovski saklandıkları yere gider. Ama yzüüğü almaya gelen çocuğu takip eden Petroviçin adamları onların yerini tespit eder ve bir alay askwer kendilerine saldırır. Alay askerlerinden kurtulmayı başaran adamlar efendilerinin tavsiyesiyle bir daha hayduyluk yapmaz ve her biri zaten kazanmış oldukları zenginlikleriyle başka yerlere gidip hayatlarını yaşar ve bir daha da Dubrovskşyden haber çıkmaz.
MAÇA KIZI
Tomski arkadaşlarıyla sürekli bir araya gelip kumar oynamayı seven biridir. Onlar kumar oynarlarken bir de sabaha kadar oynanan oyunları seyredip hiç de oyun oynamayan Herman adında bir arkadaşları vardır. Bu çocuk kaybetme riskini göze alamadığı için kumar oynamaz. Bu da arkadaşlarıın tuhafına giderdi. Arkadaşlarından Narumov mühendis,n biridir. Tomski ise zengin ve oldukça varlıklı, yaşı 70-80lere varmış ama buna rağmen sosyete hayatından kopamamış ve yaşının da getirdiği bir sonuç olarak da oldukça huysuz bir kadın olan büyükannesinin yanında yaşamaktadır. Tomski yine arkadaşlarıyla kumar oynarken orada bulunan arkadaşlarına büyükannesinin daha önce gençliğinde kumar oynadığını ve bir gün oldukça yüksek meblağda bir parayı kumarda kaybettiğini söyledi. Ve bu kadın o zamanlarda kocasını uşağıymış gibi baskı altına almış bir kadın olmasına rağmen bu parayı ona ödetememesi sonucu yakınlara gelen bir prensin yardımıyla bir numara öğrenmiş olduğunu ve bu numara sayesinde tüm zararını karşıladığını söyler. Daha sonra çok kumar oynamakla ünlü bir adamın yüksek meblağda para kaybetmesi sonucu bu yaşlı kadının ona acıyıp bu numarayı öğretmesi sonucu adamı kurtardığını söyler. Bunun üzerine herman bu meseleye takar ve bu numarayı öğrenmeye karar verir. Yaşlı kadının evinde ona en yakın bulunan Lizaveta ivanovna adında genç bir kız vardır. Adam sürekli bu evin olduğu sokağa gelir. Bu kız gözüne çarpar. Ve artık her gün oraya gelmektedir. En sonunda bu adam günün birinde kıza bir mektup yazar. Kız ise ona yanıt vermek istemez. Ancak bundan sonra çocuk her gün mektup yazmaya başlar. Kız buna daha fazla dayanamaz,yumuşar ve ona cevap verir. Ve günün birinde kadının baloya gideceğini, o sırada evde kimsenin kalmayacağını kendisinin odasına gelip kendisini bekleyebileceğini söyler. Adam planlanan saatte gelir. Ama kızın odasına değil yaşlı kadının odasında saklanır. Yaşlı kadın geldiğinde onun karşısına çıkar ve sırrı söylemesini ister. kadın bir şey söylemeyince adam onu korkutmak için silah çeker ama bunun üzerine kadın korkudan ölür. Sonra adam kızın yanına giderek herşeyi anlatır. Kzı hayal kırıklığına uğramıştır. Çünkü çocuk sırrı öğrenmek için onun duygularını kullanmıştır. Buna rağmen ona yardım eder ve o evden çıkmasını sağlar. Aradan birkaç gün geçtikten sonra çocuk bir rüya görür ve rüyasında yaşlı kadınla konuşur. Yaşlı kadın 3 sayıdan oluşan kağıtları söyler. Bunun üçlü, yedili, bey dir. Bunun üzerine adam tüm parasını kumara yatırır ilk gün üçlüden epey para kazanır ikinci gün yediliden parasını ikiye katlar ama üçüncü gün bey gelmesi gerekn kağıt maça kız gelir ve adam elindeki her şeyi kaybeder. Bunu üzerine delirir ve hastaneye yatırılır ve sürekli olarak bu adam bu sayıları tekrarlamaktadır. Kız kahyanın oğluyla evlenip mutlu bir hayatı vardır. Tomski ise prensen volinayla evlenmiştir.

Puşkin--Bakır Atlı


Kitapta Bahçesaray çeşmesi, Çingeneler ve Bakır Atlı adında öykü anlatım biçimde üç ayrı şiir yer almaktadır. Bahçesaray Çeşmesinde Giray adlı bir hükümdarın savaşta esir olarak ele geçirdiği Gürcü prensesine âşık olmasını, onu haremine koymasını ve bu arada içindeki aşk duygularıyla hükümdarlıktaki yönetim işlerinin değişmesini anlatır. Öyküde hükümdarın karısı Zarema Girayın giderek kendisinden uzaklaşarak Gürcü Prensesine tutulduğunu görür ve bunun üzerine onu öldürtür. Ve her şey eskisi gibi olur. Çingeneler adılı şiirde Zemfira  göçebe  çingeneler arasında adlı oldukça çapkın ve özgürlüğüne düşkün bir kadın vardır. Uzaklardan bir yerden gelip onlarla kalmak isteyen Aleko adında bir delikanlıya aşık olur. Babasını ikna eder onunla evlenir. Ve Aleko onlarla beraber yaşamaya başlar. Aralarındaki konuşmalarda Zemfira Alekonun eski yaşamını özleyip özlemediğini gibi sorular sorar. Birbirlerini daha  da yakından tanıyan çift zamanla bir çocuk sahibi olarak da soğur. Ve ilişkileri çekilmez bir hale gelir. En sonunda günün birinde Zemfira geceleyin başka bir sevgilisiyle beraberdir. Kocası onları yakalar. Ve Zemfirayı öldürür. Zemfira’nın babası kan dökmenin kendilerine göre olmadığını söyleyerek onu obadan kovar. Bakır Atlıda ise bir sel sonucu hayatı mahvolan insanların genel görünümünü verip bu arada bir heykel olarak oralarda uzanan bir heykelin bir kadın üzerindeki etkisini gösterip delirmesini anlatır.

Paul Heyse-Andrea Delfin


Günün birinde Venedik’e Andrea Delfin adında bir genç kızı Mariette ile beraber yaşayan dul bir kadının evine kiracı olarak yerleşir. O sıralarda Venedik’in siyasi ortamı karışık ve yöneticiler oldukça baskıcıdır. Her taraf ajan kaynayıp hep bir korku ortamı vardır. Kadının kocası da yine böyle bir ortamda başka bir kasabaya bir iş için gitmiş ve bir daha da geri gelmemiştir. Andrea karşı tarafta oturan bir hizmetçi kızla gizlice konuşmaya başlar. Bu arada şehirde casusluk yapan bir adamla tanışır. Üstelik de bu casus isterse kendileriyle beraber çalışabileceğini söyler. Derken şehirde engizisyon yargıçlarından biri öldürülür. Ortam çok karışır. Andrea da casuslardan biri oluverir. Derken şehirde 2.bir cinayet daha işlenir. Andrea’ya gözlemleme görevi verilen adam onun daha önce tanıdığı biridir. O günün birinde şehirden kaçmaya çalışır. Andrea onu öldürür ve vicdan azabı içinde kendi de intihar eder.

Panait Istratı-Nerranstula(sokak kızı)


Nerrantsula kimsesi olmayan geçimini su dağıtımıyla yapan küçük bir kızdır. Ama o kız öyle delidolu haşarı bir kızdı ki pek çok erkeğin başını döndürür. Öyle ki onun Marco ve Epominonda adlı iki tane aşığı vardır. Ve kız her ikisini de aynı anda idare etmesini bilir. Kızın her ikisiyle de ilgilenmesi iki erkeği rakip duruma düşürür. Çoğu kez bu yüzden de aralarında sert rüzgarlar esmektedir. Günün birinde Nerrantsula yine haşarılık yaparken ayağından yaralanır ve bu iki genç bir daha ondan haber alamaz. Her ne kadar onu her yerde arasalarda bulamazlar onca sene. Aradan geçen uzun seneler sonra yine arayışlarında onu genelevde görürler. Kadın burda çalışmaya başlamıştır. Onunla konuşmak için dahi ikisi yüklü para vererek onun odasına girerler. Bu duruma çok kızan delikanlılara kendisinin bilmedikleri hayat hikayesini anlatır Nerrantsula. Küçükken annesi evde başka bir erkekle ki bu babası olur her türlü fanteziyi yapar. Nerrrantsula da bu fantezinin istenmeyen ürünüdür. O yüzden de işkencelere, zor durumlara maruz kalır. Babasıda en sonda annesiyle evlenmez. Nerrantsula da sokaklarda kalır. Bu onun hayat hikayesidir. Buna rağmen Nerrantsula’nın genelevde çalışmasını gururuna yediremeyen Epominonda onu bıçaklar. Kadın iyileştikten sonra artık ikili ilişki olmayacağını bildiği için Epominonda’yı seçer ve evlenirler. Ama kadın geneleve borçlu olduğu için orda çalışmaya devam eder. En sonunda da Epominonda dayanamaz ve hem kendısını hem de onu denize atar ve ölürler.

Ostrovski-Bu Hesapta Yoktu


Gözleri hile ve kandırmayla zengin olmak isteyen bir anne ve oğul türlü türlü oyunlar çevirir. Bunlar önce uzaktan gözetlemiş oldukları zengin bir adamın akrabaları olduklarını kanıtlar. Sonra da oğul bu adamın yani amca dediğinin adamın gözüne girer. Çocuk yakışıklı biri de olduğu için bu adamın karısının dikkatini çeker. Çocuk bu adamın mirasını da almak için onun etrafındaki varis olabilecek kişileri de türlü hilelerle ondan uzaklaştırır. Ayrıca bu genç adam amcası ve yengesi vasıtasıyla girdiği ortamlarda tanışmış olduğu insanlar aracılığıyla yeni iş imkânı da bulur. Amcası onun yengesiyle özel olarak meşgul olmasını ister. Ancak bu genç adamın gözü başka bir kızdadır. Yine amcası vasıtasıyla bu kızla tanışır sözleşirler ama bunu yengesinden saklarlar. Bu genç adam her ne yapıyorsa günlüğüne yazar. Çevirdiği tüm dolaplar günlüğün içindedir ve günlük unutmuş olduğu bir yerden yengesinin eline geçer ve açığa çıkar ki bu adam her türlü sahtekârlıkla o ortamdaki insanların beğenisini ve hayranlığını kazanır. Ve tüm olanlardan açığa çıktıktan sonra o ortamdan kovulur.

Hoffman-Uğursuz Miras


Issız ve sessizce bırakılan bir şato sadece kışları bir baron tarafından av mevsimi için ziyaret edilirdi. Onun dışında bu şatoda kalanlar bu barona bağlı bulunan birkaç kişiydi. Bu baron buraya gelmeden bir süre önce gelir gider işleri ve mahkeme işlerine bakan bir vekil ile onun yazmanlığını yapan yeğeni şatoya gelirdi. Yeğen ve amca yine bir kış mevsimi şatoya uğrarlar. Ancak her ikisi de geceleri duvarları tırmıklama ve buna benzer korkunç şeyler işitirler. Bunun üzerine amca tekrar bu gürültüler işitildiği zaman “Daniel, git buradan ne arıyorsun bu saatte bu arada” gibi bir iki söz söyledikten sonra bir daha böyle bir şey yaşanmadı. Baron şatoya karısıyla geldiğinde genç yeğenin hayatı değişir. Yeğen bu genç kadına tutulu kalmıştır. Onunla yakınlaşmak ister. Ancak barondan da çok korkar. Çünkü baron çok haşin ve acımasız olarak gözükmektedir. Derken kadınla yakınlaşmaya başlar, üstelik de her ikisi de müziğe tutkundur. Bundan sonra hep onun odasına gidip ona piyano çalar. Ama zamanla birbirlerine daha çok bağlanırlar ve ikisini birleştiren piyanodan daha başka şeylere dönüşmektedir. Bu arada yeğen kadına şatoya ilk geldiğinde başına gelenleri anlatır. Bunun üzerine kadın baygınlık geçirir. Ve baron kadının baygınlığının sebebinin yeğenin söylediklerine bağlar. Yaşlı amca şatodan ayrılma kararı alır ve yeğenini de götürür. Böylece iki âşık birbirlerinden ayrılmış olur. Amca daha sonra yeğene bu şatoda yaşanmış olan bazı gizemli olaylardan bahseder. Çok eskiden bu şatonun sahibinin iki erkek çocuğu vardı. Bu iki çocuk hep rekabet içerisinde olup, küçüğü büyüğünün babasının gözünden düşürmek için sürekli bir şeyler yapardı. Baba ise bilime ilgi duyup, yaptırdığı kuleden teleskopla gökyüzünü izler ve ayrıca buna benzer pek çok alet yapardı. Günün birinde baba kulelerdeyken kule yıkılır, yıkıntının altında kalıp ölür. Şato ve diğer mal mülk büyük çocuğa kalır. Her ne kadar diğeri mülkü onun elinden almak istese de beceremez. Ama günün birinde şu olay yaşanır: küçük kardeş evi terk etmek ister kâhyayı çağırır. Kâhya ahıra gider atı eğerler. Küçük kardeş yola çıkmak için geldiğinde kâhya büyük kardeşi öldürmüştür. Ve bunun üzerine de at tekrar ahıra yollanır. Kâhya baba öldükten sonra babanın bıraktığı vasiyete göre yıkılan kulenin yerine bir deniz feneri yapılması ve kalan mirasında buna harcanmasını ister. Bu yüzden büyük kardeş onu döver ve hakaret eder. Kâhya böylece intikamını da almış olur. Ancak küçük kardeş babasının böyle ölümüne dayanamaz ve oradan gider. Şatonun tüm yönetimi de bir vekile devredilir. Aradan geçen onca zamandan sonra her iki kardeş de ölür. Görünüşe göre büyük kardeş evli değildir ve çocuğu olmamıştır böylece geride varis bırakmamıştır. Ancak bu diğer kardeşin oğlunun gizlediği bir şeydir. Çünkü kendisi mirasa konmak ister. Ama vekilin uğraşları ve araştırmasıyla gerçek açığa çıkar ve büyük kardeşin oğlu şatoyu devralır. Şatoyu devralan balon öyküde bahsedilen av için şatoya uğrayan barondur.

Grillparzer-Yoksul Çalgıcı


Jacob, güçlü, zengin ve soylu bir devlet adamının oğludur. Kendisinin 1 kardeş ve abisi de vardır. Babası katı ve sert biri ayrıca oldukça disiplinlidir. Çocuklarını iyi eğitmek için her şey yapar. Jacob ise pek becerikli biri değildir ayrıca kafası da hesap kitap işlerine pek basmaz. Babası kendisinin eğitimini tamamladığını düşündüğü gün onu bir sınava tabi tutar ve öğretmeninin de gözü önünde ona ünlü bir şairin şiirini okutmaya çalışır ancak Jacob bunu beceremez. Ayrıca babası önceden kendisine o derece baskın bir keman eğitimi verir ki Jacob bu işte de beceri sağlayamaz ve hatta kemandan nefret etmeye başlar. Tüm bunlar üzerine babasının kendisiyle ilişkisi bozulmuştur. Babası onunla tüm iletişimini keser ve onun eğitim yaşamını bitirir. Ve daha sonra onu bir devlet dairesinde kağıt kopyacısı olarak bir işte çalıştırır. Jacob çalıştığı bu işten para alamaz sadece çalıştığına karşılık dışarda bir lokanta da yemek yer. Jacob’un kulağına bir gün hoş bir şarkı sesi gelir. Bu ses komşu kızının söylediği şarkıdan gelmektedir. Bu şarkı sesi kendisine keman çalma esini verir. Ve Jacob bu ses sayesinde hayatında ilk kez kemandan zevk alır. Daha sonra kızla tanışır. Bu kız ayrıca çalıştığı yere çörek satmak için her gün gelen kızdır. Kız çok güzel olmamakla birlikte Jacobu yine de etkiler. Kız bir dükkancının kızıdır. Jacob kızdan söylediği şarkının notalarını ister. Kız da onun babasının dükkanına gelmesini ister. Burada bir oyun oynanmıştır. Jacobun kardeşleri ölmüştür. Ve miras varisi olarak tek kişi Jacobtur. Babasının ölmesi durumunda tüm miras ona kalacaktır. Dükkancı bunun farkındadır ve adamında kızı üzerindeki etkilemmeyi de görünce bunu kullanmak ister. Jacob kızla beraber görülünce ve beceriksizliğiyle dalga konusu da olunca tümüyle babasının evinden kovulur. Derken babasının işleri kötüye gider ve önce inme sonra da ölüm beraberinde gelmiştir. Tüm miras Jacob’a kalmıştır. Babasının danışmanlarından olduğunu iddia eden biri Jacob’a ulaşır ve onun adına bir işletme kuracağını ve tüm işleri kendisinin halledeceğini söyler. Jacob tüm mirası bu adama emanet etmiştir. Dükkancı ise kız her ne kadar istekli olmasa da kızını onu ayartmaya teşvik eder. Derken Barbarayla olan konuşmalarından birinde tüm parayı o danışmana verdiğini söyler. Ancak kız bu adamın sahtekarın biri olduğunu duymuştur. Derken Jacob aldatıldığını ve meteliksiz kaldığını öğrenir. Tüm parayı kaybettiğini öğrenen dükkancı ise artık Jacob’u kızına yaklaştırmaz ve onu başka biriyle-bir kasapla – evlendirir. Ve oralardan uzaklaşır. Jacob ise elde kalan tek şeyi olarak sokaklarda keman çalarak para toplar ve hayatını bu şekilde devam ettirir. Öykünün başlangıcında yazar kilise bayramına giderken kalabalıklar içerisinden bir çalgıcının tuhaf davranışlarını görür---çalgıcı kalabalığın en yoğun anında kalabalıktan uzaklaşır, latince konuşur--- merak eder ve onu takip eder ve onu biraz zorlar kaldığı eve gider ve yukarda anlatılan hikayeyi kemancıdan dinler. Hikayesi şöyle devam etmektedir. Barbara geri dönmüş onu bulmuştur. İki tane çocuğu olmuş, büyüğünün ismini Jacob koymuştur. Oğluna keman dersi verdirmek bahanesiyle onu evine alır. Ve bu böyle devam eder. Bunları öğrenen yazar merakını da biraz yatıştırdıktan sonra ordan uzaklaşır. Derken bulundukları semtte bir sel baskını olmuştur. Bu sel baskını sırasında başkalarını kurtarmak isterken yaşlı adam Jacob ölmüştür. Sonraki günlerde tekrardan çalıgıcıyı görmek isteyen yazar buna şahit olmuştur. Cenazisin arkasında Barbara kocası ve çocukları da vardır.

17 Mart 2018 Cumartesi

Maupassant-Jules Amcam

OTEL Adamın biri yazın Alplerde bir dağ merkezinde ailesiyle beraber bir otelde kalmakta, orayı işletmektedir. Kışın ise orada bekçiler bırakmaktadır. Yine kış yaklaşırken 3 erkek çocuk ve bir kız çocuğuyla dağdan ayrılır dağ dibindeki köylerine gider. Geride 2 adam ve 1 köpek kalmaktadır. Oradan adamlardan birini avlanmayı sever ve bazen ava gider. Ancak bir gün ava giden bu adam geri gelmez. Arkadaşı endişelenir, onu aramaya çıkar ama kar ve soğuğa daha fazla dayanamaz ve otele geri gelir. Arkadaşı bir daha gelmez ve yalnız kalır. Bu yalnızlık içinde adamın ruh durumu bozulur, sesler duyar, hayaller görür. Tüm kapı ve pencereleri kapatır. Kapı tarafına tüm eşyaları istifler. Yaz gelip aile geri geldiğinde yolda bir çürümüş iskelet görürler ama neye ait olduğunu bilemezler. Eve de zorla girebilirler. Geldiklerinde o adamın saçlarının ağardığı, dengesinin bozulduğunu görüp onu hastaneye götürürler. Diğer adama ne olduğu bilinmez. OYUK Adamın biri cinayetten sorgulanır ve hâkim karşısında öyküsünü anlatır. Dediğine göre kendisi ve karısının ırmak kenarında her zaman gelmiş oldukları bir yer vardır ki civardaki herkes bu yeri onlarla özdeşleştirmişlerdir. Onlar buraya gelmeden bir gün önce burada balıkları yemler, diğer günde burada balık avlarlardı. Yine bir gün oraya gelmektelerken yerlerine bir karı koca oturduğunu görürler, sinirlenirler ama yapacak bir şey yoktur. Sabırsızlık içinde bekleyip onların gitmelerini ümit etmektedirler ama onlar bir türlü gitmemekte ve balık üstüne balık tutmaktadırlar. Adam sessiz sakin beklerken kadın kocasını kışkırtır, ona söver. Yerini almış olmalarına karşın bir şey söylememesi yüzünden onun erkekliğine bile laf söyler ama adam sabreder. Derken kadın küfürler etmeye başlar derken diğer kadın da ona karşılık verir ve kadınlar arasında bir atışma başlar. Erkekler ise sessizce oturmaktadırlar. Ama kadınlar bu sefer saç baş dövüşmeye başlar. Derken karşıdaki adam bu adamın karısına vurur. Bunun üzerine sanık da kavgaya karışır ve adama yumruk atarak iteler ve adam ırmağa yuvarlanır. Ve adam kadınları ayırmaya gider. Kadınları ayırdıktan sonra görür ki diğer adam suda boğulmuştur. Tanıklar da olan bitenin bu olduğuna şahitlik ettiği için sanık serbest bırakılır. JULES AMCAM Anlatıcı bir yerde giderken arkadaşlarından biri bir dilenciye 5 frank verir ve bu olay Joseph’e bir şeyler hatırlatır. Bunun üzerine Joseph hatırladığı şeyi anlatmaya başlar. Joseph kendilerinin eskiden fakir olduklarını, bu fakirlik durumlarının hem ev yaşamına hem de kişiliklerine çok yansıdığını söyler. Ancak onun babasının Jules denen bir amcasının olduğunu kendilerine kalan mirasın çoğunun bu adamın yediğini ve böylece babasının onu Amerika’ya gönderttiğini söyler. Daha sonra amcası onlara bir mektup yazar, bir iş bulduğunu ve zengin olduğunda oraya geri geleceğini söyler. Aradan yıllar geçer ama adam gelmez. Joseph’in ablalarından biri evlenir ve ailece bir gemi turuna çıkarlar. Orada üstü başı perişan bir istiridye satıcısı vardır. Bu adam Jules’in kendisidir. Üstelik bu adam Amerika’da da borçlanmıştır. Anne baba bu adamın kendi başlarına kalacağını düşüneceğinden Josep’e istiridyelerin parasını ödetip hemen oradan ayrılırlar. Joseph ise ne zaman bir serseri görse 5 frank vermek ister. DÖNÜŞ Denizci olan adamın biri günün birinde denize açılır, gemileri kaza yapar ve yerlilere tutsak düşer. Adam geride iki kız çocuk ve karısını bırakmıştır. Bu süre içerisinde dul kalan kadın evlenmiş yeni evlendiği adamdan üç çocuğu olmuştur. Aradan on sene geçtikten sonra bu kızlar kapıda dilenci kılıklı birini görüp korkmaktadırlar, çünkü bu adam onların evini gözlemlemektedir. Kadının yeni kocası onun hiçbir şey yemediğini söyleyip onu eve alıp yiyecek ikram eder. Derken adamın kadının eski kocası olduğu anlaşılır. Eski koca yeni kocaya evin ve iki kızın kendisinin olduğunu diğer çocukların onun olduğunu kadını kime bırakacaklarını bilmediğini söyler. İkisi beraber dışarı çıkıp konuşmaya başlar. KORSİKADAN BİR ÖÇ ÖYKÜSÜ Dul kadının biri oğlu ve köpekleriyle yaşar. Günün birinde oğlu biriyle kavga eder, bıçaklanır ve ölür. Bunun üzerine kadın öcünü alacağına ant içer. Ama kendisi yalnız yaşlı bir kadındır. Bunu nasıl yapacağını bilemez. En sonunda bir çare düşünür. Önceleri köpeği zincire vurup iki boyunca gözlerinin önünde sosis kızartarak da aç bırakır. Sonra sosisi karşıda samandan içi doldurulmuş bir kuklanın boynuna bırakıp köpeği serbest bırakır. Bu işlemi her gün tekrar etmeye başlar ki en sonunda artık zincire de gerek kalmadan kadının bir el işaretiyle köpek gösterdiği yere saldırtıp sonra yiyeceğini alır. .kadın oğlunu öldüren adamın sığındığı yere gelir. Köpeği yine aç bırakmıştır. Onu adamın karşısına çıkarır ve adama işaret eder. Köpek de adamı paramparça eder ve sonra sahibi ona sosisini verir. MORİON Öyküde hâkim daha önce başına gelen bir olayı anlatır. Kasabanın birinde iyilikseverliğiyle tanınan bir öğretmen vardır. Bu öğretmen bu kasabada evlenir. Üç çocuk sahibi olur. Çocukları da peş peşe ölür. Bu olaydan sonra adamın tutunduğu tek şey öğrencileri olmuştur. Onlara çok iyi bakar, onlara sürekli şekerlemeler ve daha nice nice şeyler alır, tüm parasını onlara harcar. Ancak öğrencilerinden dördü peş peşe ölüverir. Otopsi yapılır. Sebebi anlaşılamaz. Aradan biraz daha zaman geçer. Derken onun başka öğrencileri de ölüverir. Bunun üzerine araştırma yapılır. Her ne kadar suçlu olarak gözükse de etrafındaki insanlara ona acır, onun suçsuz olduğunu düşünür. Ancak onun çocuklara şeker sakladığı dolapta kırılmış iğne ve cam parçaları gözükür. Belirtiler gösterir ki adam verdiği şekerlemelere bunları koyup onları öldürür. Ancak adam kendisini savunup bunları dolabına başkalarının yerleştirdiğini söyler. Her ne kadar bu adama verilecek ceza idamsa da hâkim yani olayı anlatan onun masumluğuna inanır. İmparatora gider bu adamın dindarlığı ve iyilikseverliğinden bahseder. Aynı şekilde dindar olan imparatoriçe idam cezasını hafifletip onu ömür boyu hapse mahkûm ederler. Aradan uzun zaman geçer. Papazın biri hâkimi çağırır. Onun muhakkak görmesi gereken biri olduğunu söyler. Hâkim gider ve gördüğü kişi o öğretmendir. Ama kendisi bir deri bir kemik kalmış, hasta zayıf ve sefil bir durumdadır. Öğretmen yıllar önce yaşanmış olan şeyi itiraf eder. Çocukları öldürenin de kendisi olduğunu söyler. Çünkü kendisi iyiliksever ve sevgi dolu bir insan olmasına rağmen tanrı çocuklarını ondan almıştır. Çünkü tanrı yok etmek için yaşatan, ölümlerden ve acıdan zevk aldığı için sürekli belalar gönderen, savaşlar çıkartan, bulaşıcı hastalık çıkartan bir canavardır. Mademki tanrı bunlardan hoşlanıyor ben de onun gibi öldürmeye başladım der. Ancak şimdi onun yanına gideceğini ama ondan hiç korkmayıp kendisini aşağılık gördüğünü söyler. Bunun üzerine hâkim ondan tiksinir ve oradan uzaklaşır. SİCİM Adamın biri yerde gördüğü küçük şeyleri alıp bunları değerlendirmek isteyen biridir. Bu adam ve köylüleri pazarın olduğu bir gün topluca pazara giderler. Bu adam yerde küçük bir ip parçası bulur ve onu yerden alır. O anda kendisiyle daha önce tartıştığı ve küskün oldukları bir adamın kendisini seyrettiğini görür. Bu adama karşı mahcup olmamak için de sicimi gizlice cebine atıp, yerde bir şey arıyormuş gibi yapar. Derken Pazar dağılır, bir handa yemeğe gidilir. Oraya bir tellal gelir ve bir cüzdan kaybolduğunu ve içinde 500 frank olup bulanın getirmesini ister. Aradan biraz zaman geçer ve hana jandarma gelip baba Hauchecorno’yu belediye başkanının çağırdığını söyler. Adam oraya gittiğinde anlar ki Malandin onu şikâyet edip cüzdanı onun aldığını gördüğünü söyler. Adam her ne kadar cüzdanı almadığını söylese de kimse ona inanmaz. Aradan biraz vakit geçtikten sonra başka köylerden biri gelip cüzdanı bulduğunu söyleyip, cüzdanı teslim eder. Böylece Baba, kendisinin aklandığını düşünür. Gittiği her yerde öyküsünü anlatır, suçsuzluğunu dile getirir. Ama nafile herkes onunla dalga geçer, onu yalancı olarak görür. Onun parayı bulup ortaklarından biri vasıtasıyla teslim ettiğini söyler. Böylece alaylamalar ve küçük görmeler devam eder. Aradan epeyce zaman geçer. Adam hastalanır ve adam ölmek üzereyken bile söylemiş olduğu son sözler kendisinin mahsun olduğudur. DELİ Hakimin biri adaleti, şefkati ve bilgisiyle ünlüdür. Herkes tarafından da sevilmektedir. Günün birinde bu hakim ölür ve geriye notere bıraktığı yazı açığa çıkar. Bu yazdığı şeylerden ortaya çıkar ki bu adam kana susamış biridir. Yazdıklarında başta içinde müthiş bir yok etme isteğinin olduğu, öldürme arzusunun yaratmak gibi yüce bir eylem olup bu isteğin giderek içinde büyüdüğünden bahsetmektedir. Derken ilk cinayeti işler rahatlar derken ikincisi, üçüncüsü… hatta kendi öldürdüğü adamların katili olarak başkaları tutuklanır o da idam kararı verir ve yine can almaktan büyük haz duyar. Doktorlar ise onu deli olarak tanımlar. BABA BELHOMMEDEKİ HAYVAN Bir yere gitmek üzere posta arabası yollanacaktır. Yolcular arasında pek çok farklı insan vardır. Bunlardan baba Belhomme kulağına bir şey kaçtığı için ve acı çekmekte olduğu için başka kasabadaki bir üfürükçüye gidecektir. Çünkü kendisi daha önce bu üfürükçünün neler yaptığına tanık olmuştur. Ancak acısı dayanılmaz olmuştur. Bunun üzerine yolculardan biri kulağına su akıtarak kulağındaki şeyi çıkarmaya çalışacaktır. Birinci denemede hayvanı çıkarmayı başaramasalar da ikinci seferde sirke damlatarak hayvanı dışarı çıkarırlar. Bunun üzerine adam kulağındaki şey çıkarıldığı için geri dönmek ister ama arabacıya paranın yarısını vermek ister ama arabacı kabul etmez. Bunun üzerine oradaki diğer adamlar paranın birazını kulağından hayvanı çıkaran papaza verilmesini ister. Adam biraz papaza biraz da arabacıya para vererek evine geri döner. TÜYLER ÜRPERTİCİ Öyküde tüyler ürpertici deyimini kullanan bir adam bunu duyduğunda asıl tüyler ürpertici olanın kendi anlatacakları hikâyede geçen şeyler olduğunu söyler. Anlattığına göre daha önce savaş yıllarında askerlerin bulunduğu kasabada bir asker yakalanır. Dediklerine göre bu asker düşman askerlerinden birini soruşturur. Bu yüzden de oradaki askerler onu casus zannederler ve böylece hemen onu oracıkta öldürürler. Askerin yanına gidip elbiselerini soyunca anlaşılır ki bu asker değil bir kadındır. Ve aradığı kişi ise kendi oğludur. Yine anlattığı diğer hikâyede çölde açlıktan kıvranan askerlerin birbirini öldürüp etlerini yemesiyle ilgilidir. KÜÇÜK ASKER İki asker arkadaş her Pazar günü belirli bir yere gider ve orada hep memleket hasretinden bahseder. Yine bu iki arkadaş oraya giderken oraya ineklere göz kulak olan genç bir kız görürler. İlk hafta onunla konuşamasalar da daha sonraki haftalarda kız onlara yaklaşır, süt ikram eder. Onlarla hoş hoş sohbet eder. Kız bunu her hafta tekrar eder. Sonraki zamanlarda askerlerden biri hafta içi izin isteyip kışladan ayrılır, üstelik borç para da almıştır. Hafta sonu gelip iki arkadaş mekânlarına gittiklerinde diğer asker arkadaşının o kızla sevgili olduğunu onunla öpüştüğünü, kızın hiç kendisine bakmadığını süt dahi ikram etmediğini görür. Ve ihanete uğradığını düşünür. SAUVAGE NİNE Prusya askerleri Fransa’yı işgal etmekteyken askerlerin bakımını oradaki halk karşılamak zorundaydı. Askerler kendi aralarında bir dağıtım yaparak her aileye belli sayıda asker gönderildi. Sauvage Nine’nin payına da 4 asker düştü. Kadın kocasını yine bir savaşta kaybetmiş, tek oğlunu da savaş çıkınca askere almışlardı. Bu askerler ona saygı gösterip onun her işini yapıyorlardı. Bir gün oğlunun öldürülmüş olduğu haberi kendisine ulaştırılınca bu kadın askerler gece yatıyorlaken tüm evi ateşe verir ve askerler diri diri yakılır. Prusyalılar gelir, yangının nasıl çıktığını sorar. Kadın her şeyi olduğu gibi anlatıp bu adamların ailelerine kendisine nasıl haber gelmiş haber gönderilip öldürüldüklerinin söylenmesini ister. BİR ANA BABA KATİLİ Kadının biri istemeden bir evlilik yapar. Yaptığı evliliği zorunluluktan yapar. Kocası ölür. Dul kalır. Kendisinin evlenmeden önce bir çocuğu olmuştur. Ama isminin çıkmasını istemediği için çocuğu sahiplenmez. Çocuk öksüz ve yetim olarak büyür. Kendisi de bir terzi oluvermiştir. Kendisinin anne ve babasından haberi yoktur. Günün birinde bir karı koca onun yanına gelir, ona çok ilgi gösterir. Kadının hareketlerinden adam onun annesi olduğunu anlar. Ancak onlar hiçbir açıklama yapmadan oradan uzaklaşır. Adam da onların peşinden gidip kendisini tekrardan mı terk edeceklerini söyler. Derken baba ve oğul arasında bir tartışma çıkar. Çocuk kendisinin bir bencil zevk ürünü olarak görmeye başlar. O da babasına vurur ve babası ölüverir. Derken annesini de vurur ve ikisi de ölür. Yargıç şimdi bu durumda neye karar verileceğini düşünmektedir. KÜÇÜK BİR DRAM Adamın biri gezmelerdeyken yaşlı bir kadın dikkatini çeker. Onu çoğu kez görür ve bir gün konuşmaya başlar. Kadın birden ağlamaya başlar ve kendisinin kocasını, oğlunu ve her neye sahipse kaybetmiş olduğunu ve şimdi ne yapacağını bilemediğini söyler. BAYAN İNCİ Genç adamın biri senede bir olan her yortu gününde babasının arkadaşı olan bir Bayın evine gider. O evde iki genç güzel kız ve anne baba yaşar. Ayrıca orada Bayan inci dedikleri bunlarında akrabası olunmadığı bilinen 40’lı yaşlarda bir kadın yaşar. Yine bir yortu gününde oraya giden adam, orada her sene düzenlenen ve bunu sonucunda kral seçilen birinin kraliçe seçmesiyle karşılaşır. Kimi seçeceğini bilemez. Genç ve güzel kızları mı yoksa bayan inciyi mi. Birden bayan incinin çok nazik ve hoş bir kadın olduğunu fark eder ve aynı zamanda bu kadının gerçekte kim olduğunu merak eder. Bu yüzden babaya bu kadını sorar. Baba yine bir yortu günüm ama çok yıllar önce bayan inci henüz bebekken onu kapı önlerine bıraktığını ve çeyiz parası olarak da yüklü miktarda para bırakıldığını ve yine o dönemde kendisin de henüz çocuk olduğunu ve o günden beri bu bebeğin anne babasının isteğiyle kendisiyle beraber yaşadığını söyler. Genç adam onun neden evlenmediğini sorduğunda adamın gözleri yaşarmıştır. Çünkü bayan inci ve bu adam birbirine aşıktır. Bayan incinin yanına giden genç adam Babanın kendisini sevip onun için ağladığını söyler. Bunu duyan İnci düşüp bayılır. Genç adam ise oradan uzaklaşır.

Herman Melville-Bartlebey

Bir büroda çalışan avukatın 3 yardımcısı vardır. Bunlardan biri henüz çocuk yaşta zencefilli çörek, biri Hindi ve diğeri de kıskaçtır. Yazar öykünün başında her üçünün de ayrıntılı bir tasvirini yapmaktadır. İşler yoğunlaşıp yardımcılar yetersiz kaldıklarında avukat bir dördüncüsünü Bartleby’ ı işe alır. Bartleby öyle bir insandır ki kendisine verilen köşeden asla dışarı çıkmaz, hiç kimseyle hiçbir şey konuşmaz. Avukat kendisinden yardım istediğinde de sözlediği tek söz “bunu yapmayı yeğlemem” olur. Böylece avukat ona her ne görev verirse versin yapmayı ret eder. Öyle ki günün birinde yapmış olduğu tek iş olan yazmanlığı da bıraktığını söyleyip artık yazmayacağı olur. Ama bürodan da asla dışarı çıkmaz. Avukat her ne kadar onu tanımak isteyip ondan bilgi almak istese de o bunu “yeğlemez”. Ne yapacağını bilemeyen avukat onu işten çıkarmayı düşünür. Ama adam bürodan çıkmayı hiç mi hiç yeğlemez. Onun yüzünden avukat bürosunu değiştirir. O büroya yeni kiracılar geldiğinde bile oradan ayrılmaz. Onu zorla dışarı attığında da dükkanın trabzanlarında ya da merdivenler de uyur. Avukat onu evine de davet eder ama adam bunu da yeğlemez. Derken hapse atılır. Hapiste yemek yemeyi hiç mi hiç yeğlemez ve orada ölüverir.

Mahmut Yesari-Yalı Uşağı ve Sürtük

YALI UŞAĞI Adamın birinin hayali uzak denizlere açılmaktır ve bunu gerçekleştirmek için çok uğraşır. Ama bir kıza tutulur. Kız da o sıra 60 yaşlarında biri ile evlenmek üzeredir. Bu adam çok zengin olduğu kızın annesi de onu evlendirmek ister. Yaşlı adam ise onu elde etmek için çok uğraşır. Ama kızın gönlü bu yalı uşağındadır. Çocuk ise başta onunla ilgilenmediğini söylese bile kızın kendisine açıldığını görünce onun sevgisine karşılık verir. Giderek de kıza daha çok bağlanır. Böylece kız yaşlı adamla evlenmekten vazgeçer. Ama sonradan kız öğrenir ki şehre uzak denizlere açılacak olan bir gemi gelir. O geminin kaptanı yalı uşağını gelmek için ikna etmeye çalışır ama adam bunu kabul etmez. Yalı uşağı bunu kabul etmemekle beraber içi içini kemirir. Sararır solar. Kız da bunu görünce onu göndermeye çalışır ve yaşlı adamla evlenmeye karar verir. SÜRTÜK Oldukça zengin olan bir adam sevgilisiyle beraber yaşamaktadır. Ancak araları son zamanlarda bozulmuştur. Bunun sebebi ise adamın kullanmış olduğu dil. Adam daha çok anlaşılmaz, ağır ve kültürel denebilecek bir dil kullanmaktadır. Bu yüzden de kadın evi terk etmektedir. Günün birinde üstü başı olabildiğince kirli, kimsesiz hayatını sokaklarda geçiren bir kız o evin çöplüğüne yiyecek bulmak için uğrar. Bu adam kıza rastlar ve onu evine alır. Ve bu kız evde yaşamaya başlar. Zaman gittikçe kızın her türlü huyu değişir. O artık her türlü marka düşkünü, kültür ve sanatı yakından takip eden çok da para harcayan biri haline gelmiştir. Bunu yaparken de nerden geldiğini unutmuş ve evin erkeğini de hiçe sayarak hep dışarlarda gezmeler tozmalar yapar. Bunun üzerine evin erkeği bu kadını da kovar.

Lessing-Yahudiler

Oyunda ismi verilmeyen Yahudi bir yolcu bir adam, kendi kâhyası ve diğer adamları tarafından soyulup öldürtme tehlikesi geçiren bir adamı kurtarır. Bu zengin adam ise ona karşı minnet duygusu duyar ve ona minnet borcunu ödemek ister. Konuşurlarken Yahudi adam yüce gönüllüğü ve üstün erdemiyle öyle göze çarpar ki adam kızını onunla evlendirmek bile ister. Ancak yolcunun uşağı da dâhil hiç kimse onun Yahudi olduğunu bilmemekte ve zengin adam da kendisini soymaya çalışanların maskeli oldukları için kendi adamları olduğunu bilmez. Israrla dayanamayan Yahudi ağırlanmayı kabul eder ancak bu arada evin kâhyasının hırsız biri olduğunu anlar ve adamın cebinden düşen yapma sakalla zengin soyluyu soymaya çalışanların bunlar olduğunu anlar. Bu arada zengin soylu da dâhil olmak üzere herkes soygunu yapan kişilerin Yahudi olduğunu söyleyip onlara ilenç yağdırır. Soygun açığa çıkar ve adamlar yakalanır. Adamın Yahudi olduğu ortaya çıkar ve zengin soylu minnetini belirtmekle beraber kızını vermekten vazgeçip tüm servetini ona bağışlamayı önerir. Ve ona karşı olan yüce gönüllülüğünden eksilme görülür. Uşağı dahi böyle iyi bir adamın Yahudi olmasına şaşakalır. Başta onun hizmetinden çıkmak istediğini söylese de yine de en sonda o iyi bir insan olduğunu söyleyip onun yanında kalır.