Kitap dört ayrı bölümden oluşuyor. İlk iki bölüm Ömer
Hayyam, Nizamülmülk ve Hasan Sabbah buluşma ve tanışmalarını ve bu arada geçen
olayları anlatır. Son iki bölümde de bahsi geçen olayların asıl olarak kayda
geçirildiği ve Ömer Hayyam’a ait olduğu söylenen Semerkant Yazması kitabının
Benjamin O. Lesage tarafından nasıl ele geçirildiğinden bahseder.
Hayyam Semerkant’a gider. Ama orada durum hoş değildir. Şehre
ayak atar atmaz bir grubun kışkırtmasıyla filozoflar kötülendiğini,
lanetlendiğini görür Hayyam. Üstelik de kendisinin de ünlü bir filozof olarak
tanınır. Ayrıca onu tanıyanlardan bazıları onun şarabı yüceltip tanrıyı
alçalttığını düşünürler. Böylece Hayyam şehre ilk adımını attığı anda bir güzel
dayak yer. O anda şehrin kadısı Ebu Tahir onu görüp tanır ve onu kurtarır. Bir
bahaneyle onu aklar ve ona değer verdiğini gösterir. Böylece Hayyam Semerkant’ta
güvenilir bir liman bulmuştur. Ayrıca orada Cihan adlı şair bir kadınla tanışır
ve aralarında tutkulu ve şehvetli bir ilişki başlar. Ama Hayyam ve Cihan
bambaşkadır. Hayyam saraydan gösterişten ve siyasetten tiksinir kadın ise tam
tersi bunlara tutkundur. Ebu Tahir ona
içi boş olan görkemli bir boş defter armağan eder. Hayyam’da dayak yediği
günden itibaren bir şeyler yazmaya başlar. Bu arada da kendini bilime adar, Han
ve kadının yıldız fallarına bakarak da biraz para kazanır. Han’ın kız kardeşi
Selçuklu Hanedanın dan biriyle evlidir. Selçuklu Hükümdarı günün birinde sefere
çıkar. Almaya çalıştığı yer Semerkant, Buhara ve Hayyam’ın içinde bulunduğu
yörelerdir. Alpaslan büyük bir orduyla hareket etmekteyken gizlice saldırıya
uğrayıp ölür. Onun yerine Melikşah geçer. Han ve kadı yasa giderler. Hayyam’ıda
yanlarında götürürler. Yas yerinde vezir Nizamülmülk Hayyam’ı tanır. Nizamülk
Hayyam’a seneye aynı zamanda İsfahan’a gelmesini ister. Aradan bir sene geçer.
Hayyam harekete geçer. Cihanı’da yanında götürmek ister ama Cihan sarayı
terketmek istemez. Yolda hanın birinde
yer kalmadığı için bir odayı bir yabancıyla paylaşmak zorunda kalır. Odasını paylaşmak
zorunda kaldığı kişi Hassan Sabbah’tır. Hasan Sabbah o kadar okumuş ve o kadar
bilgi doludur ki Hayyam ona hayran kalır. Hasan’da Nizamülmülk’ün yanına gitmek
ister ve orada kendisi için yapılabilecek bir işi olabileceğini söyler. Böylece
ikisi beraber Nizamülmülkün yanına gider. Nizamülk Hayyam’a hafiyeciler başı
teklifini sunar. Üstelik de ona çok istediği rasathane, her türlü maddi desteği
de verecektir. Ömer bu teklifi reddeder ama Hasan Sabbah’ı önerir. Onun ne
kadar zeki ve bilgi dolu olduğunu anlatır. Hasan beklenildiği gibi tüm
imparatorlukta uçtan uça çok sağlam bir hafiye örgütü kurur ve başarılı da
olur. Giderek de Melikşah’ın gözüne girer. Ancak Hasan Nizamülmülkün yerini
almaya çalışır ve her fırsatta da onu hükümdara kötüler. Günün birinde Hükümdar
Nizamülkten tüm alacak ve vereceklerin hesaplanıp kendisine verilmesini ister.
Nizamülmül’de tüm hesapların toplanıp derlenmesi için 2 yıl gerektiğini söyler.
Ancak Hasan ortaya atılır ve tüm yetkinin kendine verilmesi durumunda bu işi 40
günde halledeceğini söyler. Böylece Nizamülk ve Hasan arasında bir düşmanlık
başlar. Üstelik ülkede karışır. 40.günde Hasan tüm raporları Hükümdara teslim
etmeye çalıştığında fark eder ki raporları birileri tarafından çalınmış ve
karıştırılmıştır. Bunu yapan Nizamülmülktür. Hasan ise idama mahkum edilir ama
Hayyam’ın araya girmesiyle Melikşah onu affeder ve sürgün eder. Böylece Hasan
kaçar ama intikam almaya da yeminlidir. Aradan geçen seneler sonunda Hasan
Sabbah çok sağlam bir örgüt kurup kendi inançlarını yayar. Alamut kalesini
satın alır. Ve örgüt adına her yerde suikastler düzenler. Ülkede kaos ve
karışıklık çıkarır. Üstelik de melikşah ya da Nizamülmülk buna engel olamaz. Bu
arada Cihan bu saraya gelir ve Hayyam’la olan tutkulu ilişkisi devam eder. En sonunda
da evlenirler. Ülkede ne olursa olsun Hayyam asla siyasete girişmez ve
yaşananlar pek de umurunda olmaz. Hasan Sabbah gizlice onu Alamuta davet eder. Oraya
gitmez ve kendi bilimiyle meşgul olmaya devam eder. Bu arada ülkede karmaşa daha da derinleşir. Hassan
sabbah Semerkant hanlığını da bir şekilde ele geçirir, hanı radikal bir İsmaili
yapar. Bunu kabul etmeyen halk da ya öldürülür ya da sürgün edilir. Kadı Ebu
Tahir hükümdarlığa sığınır. Han Melikşahın karısının kardeşi olduğu için Nizamülmülk,
Melikşahın karısının oraya saldırmaya iin vermeyeceğini bilir bu yüzden de
Hanın İsmaililer tarafından esir alındığını onu kurtarmak için oraya saldırmak
gerektiğine dair onları ikna eder. Ve hanlığı geri alır ama yalanı da ortaya
çıkar. O günden sonra Melikşah ve karısının Nizamülmülkle araları daha da kötü
olur. Nizamülmülk de iyice yaşlanır hastalanıp kendi köşesine çekilir. Nizamülmülk
de iyice yaşlanır hastalanıp kendi köşesine çekilir. Hükümdarla araları öyle
bozulur ki Melikşah onu öldürmek ister. Ama bunu sinsice planlar çünkü doğrudan
onu öldürmesi Nizamülmülk taraftarlarının tepkisini çekip yeni bir karışıklığa
yol açacaktır. Melikşah Hasan Sabbahla haberleşir. Veziri öldürmek için planlar
yapar. Melikşah onu kendiyle beraber bir yere götürecektir. O arada da Sabbah’ın
adamlarından biri onu öldürecektir. Ama vezir hükümdara gelip rüya gördüğünü ve
rüyasında peygamberi görüp onun kendisine Melikşahın ölümünden 40 gün önce
öleceğini söyler. Bu her ne kadar Melikşahı korkutsa da infaz gerçekleşir ve
vezir öldürülür ama ortalık iyice karışır. Öyle ki Hayyam eskiden Hasan’ın
dostu olduğu için onun da öldürülmesine karar verilir. Ama vezirin en yakını
adamı Hayyamla vezir arasındaki dotluğu bildiği için onu korumasına alır ve onu
saraydan kaçırır. Hayyam da artık sürgün hayatı yaşamaya başlar. Hasan Sabbah
onu kalesine sığınmasını teklif eder ama o bunu kabul etmez. Ama günün birinde
Sabbah korumasını öldürtüp Hayyam’ın herşeyi olan Semerkant Yazmasını kaçırtır.
Buna rağmen Hayyam Alamuta gitmez. Çünkü ona göre Alamut en sıkı perhizlerin
nefis terbiyesinin katı inancın merkezi olarak tüm yaşam sevincini emen bir
yerdir. Hasan da kitabı kendi odasında parmaklıklarla korunan çok özel bir yere
koyar kitabı. Hiçbir müridi de bu kitapta ne olduğunu sormaya dahi cesaret
edemez. Ve artık hastalık gelip Hayyam’ıda alıp götürür. Hasan da ölmüştür. Üstünde
kaç sene geçmiş ama hala Alamut onun bıraktığı gibidir. Yerine torunlarından
Hasan geçmiştir. Bu Hasan korunaklı kitabı alıp açmaya cesaret eder. Ve o kadar
çok etkilenir ki tüm kuralları değiştirir. Çünkü kitapta Alamutta yaşananların
zıttına hayattan her türlü keyfi alıp hayatı yaşamayı salık verir yazıtlar
görür. Öyle ki torun hasan kendini mehdi ilan eder. Ve artık cennet kapılarının
açıldığını müjdeler ve namazı dahi yasaklar. Bu arada Moğol saldırıları başlar.
Alamut moğollara dayanamaz. Devasa kütüphanesi yakıp yıkılır ve geriye hiçbir şey
kalmaz.
Amerika da 18-19.yüzyıllarda çoğu parça parça bulunabilen
Rubailer’den dolayı bir ömer hayyam hayranlığı başlar. Çünkü hayyam ta kaç
yüzyıl önceden o dönemde muhteşem bir özgürlük ve yaşam sevinci fikrini aşılar Ama
ortada var olan Rubailerden çoğunun ona ait olduğu dahi şüphelidir. Benjamin
Lesagi adında bir adamda o günlerde konuştuğu birinden Hayyam’ın tüm hayatı ve
Rubailerinin var olduğu asıl bir kitapan bahsedip bunu gördüğünü söyler.
Benjamin de bu kitabı ele görebilmek için Türkiye’ye İrana kadar gelir. Ama kitap
bulan kişi ya da kişiler tarafından cemaleddine hediye edilmiştir. Cemallediin
Mısır, Fas… gibi arap ülkelerinde nüfuzlu bir siyasi figürdür. Özgürlük ve
demokrasi savaşçısıdır. Böylece beladan ayrı kalmayan biridir. Benjamin ise
kitabı ararken Cemalleddin, Fazıl ve daha nice iran hareket Liderleriyle
tanışır. Öyle ki prenses Şirinle tanışıp birbirlerine aşık olurlar. Ama kitabı
bir türlü elde edemez. İranda meşrutiyet ve şah taraftarları arasında sürekli
bir mücadele vardır. İsyanlar saldırılar baskınlar… işin içine savaş da girer.
Bulundukları Tebriz şah güçleri tarafından kuşatılır. Tam düşmek üzereyken Rus
güçleri uzlaşma sağlayıp ablukayı kaldırır. Şah yurt dışına kaçar. Bu arada
Ruslar’da bir sürü ekonomik imtiyaz elde
etmiştir. Ekonomiyi düzeltmek için abd’den uzman bir maliyeci getirtilir. Bu uzman
gerçekten yolsuzlukları tespit edip bunları önleyerek bile pek çok kazanım
sağlar. Ama yaptığı pek çok şey Rusların çıkarının tersinedir ve böylece Ruslar
şahı serbest bırakırlar ve ülke tekrar karışmaya başlar. Nihayetinde de Şirin
ve Benjamin Semerkant Yazmasını ele geçirir. İrandan giderler. Ta Titaniğe
binme fırsatını elde ederler. Ama bilindiği gibi Titanik batar. Semerkant
Yazması da gemiyle beraber yatar. Şirin ve Benjamin hayatlarını kurtarır. Ama karada
şirin Benjaminden uzaklaşır onu terkeder. Benjamin onun nereye gittiğini
bilemez ve böylece ayrılırlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder